iyiköfüfilm

6
Ağu
2016

555 (1988)

B-Film İstismar Filmleri Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

555555 (1980); Hippi kılığına bürünmüş bir manyağın çok sayıda genci katletmesi, bir dedektifin benzer cinayetler için kayıtları kontrol etmesine neden olur. Her beş senede bir, yılın beşinci ayında ve birbirini takip eden beş gün boyunca aynı türden cinayetlerin işlendiğini keşfeder ve şüphelinin bazı tasvirleri birbiriyle eşleşmektedir: hippi gibi giyinmektedir. Dedektif katili ararken Vietnam Savaşı’nın hatıralarının peşini bırakmadığı amirinden şüphelenmeye başlar.

1988 yılında yönetmen Wally Koz ve şirketi, 555 isimli video çekimi, küçük bir yapıma imza atmaya karar verdiler. Çok sayıda kötü korku filmi gördükten sonra Koz en az bunlar kadar iyi bir film çekebileceğine karar verip hiçbir oyunculuk geçmişi olmayan ailesi ve arkadaşlarını toplayarak yaşadığı Ukranian Village, Chicago’da filmi çekti. Bir filmin sadece türe olan sevgi nedeniyle yapıldığını bilmek ve bunu görebilmek her zaman özel bir duygu ve bunu söyledikten sonra bir başyapıt beklememeniz gerektiğini de hatırlatayım.

Hikaye plajda yürüyen bir adam ile başlar. Kamera çok geçmeden bir bahçede sevişen yarı çıplak bir çifte odaklanır. Birden bire adam öldürülür ve kanı gerçekçi olmayan bir şekilde üstsüz kız arkadaşının üzerine fışkırır. Plajdaki adam kızın çığlığını duyar. Görüntü donar, bekleneceği üzere 80’lerin müziği ve jenerik girer. Bir sonraki sahnede plajda yürüyen adamı, Col. Wayne’i (kadronun geri kalanı gibi hiçbir oyunculuk geçmişi veya gelecekte oyunculuk kariyeri olmayan Charles Fuller tarafından canlandırılmıştır) polis merkezinde üç dedektif tarafından sorguya çekilirken görürüz. Suç mahallinde bir hippi gördüğünü söyler ama dedektifler bunun deli saçması olduğunu düşünür. Başta çavuş Connor olmak üzere dedektifler adamdan şüphelenirler ama onu serbest bırakırlar. Bir gazeteci olaya müdahil olur ve hikayenin detaylarını öğrenmek ister ama bu isteği reddedilir. (daha&helliip;)


16
Kas
2014

Devil Hunter (1980)

İstismar Filmleri Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

devil_hunter_vhs_1980Devil Hunter, 70’li yılların sonu 80’li yılların başında altın çağını yaşayan Cannibal Boom döneminin kaymağını yemeye çalışan Jess Franco’nun soft core sahnelerle süslenmiş yarı yamyam yarı zombi hibriti filmi. Film, VHS kolleksiyonerleri arasında oldukça popüler bir üne sahip. Bunun nedeni filmi Video Nasties listesinde yer alması ve bu listenin en zor bulunan filmlerinden biri olması.

Popüler, genç aktrist Laura Crawford (Ursula Buchfellner) kaldığı otel odasından bir çete tarafından kaçırılır. Çete kızı uzak bir adaya götürür ve bırakmak için yapımcısından oldukça yüklü bir miktarda fidye isterler. Peter Weston (Al Cliver) kızı kurtarmak için parayı adaya götürür ve değiş tokuş sırasında çete adamı öldürmeye çalışır. Bu sırada Laura ormana kaçar fakat burada da kendini adanın yerlileri arasında bulur. Onların amacı da kızı Tanrıları için adamaktır. Peter ise Indiana Jones misali kızı kurtarmak için ormanın derinliklerine doğru yol alır.

Alman güzeli Ursula Buchfellner ile birlikte filmin başrolünde yer alan bir diğer isim de istismar filmlerinin tanıdık yüzü AL Cliver. Özellikle Lucio Fulci ve Jesus Franco’nun filmlerinde sıkça yer verdiği bir isim olan İtalyan aktör Al Cliver’ı, Zombie 2, The Black Cat, The Beyond, Demonia ve Mondo Cannibale’den hatırlamak mümkün. Filmde güzelliği ile karşımızda olan Ursula Buchfellner ise döneminin Playboy güzellerinden. Yine bir Jess Franco filmi olan Sadomania’da da kendisini görmek mümkün.

İspanyol, Fransız ve Alman ortak yapımı olan film, aynı zamanda Sexo Cannibal ismiyle de biliniyor. Ayrıca yine Jess Franco’nun aynı yıl çektiği film White Cannibal Queen ile karıştırılır. Bunda White Cannibal Queen’in başrolünde de Al Cliver’ın yer alması ve senaryonun oldukça benzer olmasının payı büyük. (daha&helliip;)


10
Eki
2014

Bloody Moon (1981)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

bloody_moon_1981_coverFranco’nun parlak başarılarından biri olan Bloody Moon disko müzikler çalan kostümlü bir havuz başı partisiyle açılır.  Çalıların arkasında saklanmış ve partideki kadınları gözetleyen şapşal suratlı ele avuca sığmaz delikanlı Miguel (Alexander Waechter) ile tanışıyoruz.  Bir yerlerden bir Mickey Mouse maskesi bulduktan sonra beğendiği kadının yanına gider ve sonra birlikte kadının evine gitmek için partiden ayrılırlar ama kadın Miguel’in aslında tanıdığını düşündüğü kişi olmadığını anladığı zaman gecesi göğsüne saplanan makas ile son bulur.  5 yıl sonrasına gittiğimiz zaman Miguel akıl hastanesinden taburcu olarak teyzesi Kontes Maria’nın (María Rubio) yatılı okulunda (Uluslararası Gençlik Kulübü Yatılı Dil Okulu) kız kardeşi Manuela’nın (Nadja Gerganoff) bakımı altına girer.    Miguel’in dönüşünden kısa süre sonra Kontes Maria esrarengiz bir şekilde yanarak ölür ve okul öğrencileri sırayla ölmeye başlar.  Bu durum filmdeki herkesin katil olabileceği bir slasher senaryosunu meydana getirir.  Katil bariz göründüğü gibi Miguel mi?  Yoksa zeka geriliği olan bahçevan mı?  Manuela ya da okuldaki kızlardan biri olabilir mi?

Film boyunca Miguel tuhaf ötesi bir insan olarak betimlenmiş.  Kampüs arazisinde dolaşarak kadınların duş almasını pencereden izliyor, sanki eski günlere dönmüşçesine çalıların arkasından insanları gözetliyor.  Filmde dikkati başka tarafa çekmek için ortaya atılan konular ile katilin kim olduğunu ya da bu ölümlerin arkasındaki nedenleri hiçbir zaman anlayamıyoruz, bu da filmin sonuna kadar tahmin etmeye devam etmemize neden oluyor.  Bildiğimiz şey ise katillerin aşağılık ve adi olduğudur.  Bloody Moon’un en şiddetli sahnesi ise elbette genç erkek çocuklardan biri izlerken kızlardan birinin kan banyosu eşliğinde testere ile doğrandığı sahnedir.

Senaryo burada kendisini hissettirmiyor ve bundan sonraki gelişmeler biraz tuhaf ama nereden bakarsanız bu bir Franco filmi.  Okul öğrencilerinden biri olan Angela (Olivia Pascal, Vanessa) arkadaşı Eva’nın bıçaklanarak (elbette tam göğsünden) öldürüldüğüne şahit olduğu zaman kimse ona inanmaz ve herkes cinayetlere karşı pasif bir tavır takınmıştır. (daha&helliip;)


27
Eyl
2014

Cannibal Terror (1980)

İstismar Filmleri Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

cannibal_terror_1980Resmi olarak Britanya’nın en kötü filmleri arasında geçen Cannibal Terror, 80lerde İtalya’da patlama yaratan Cannibal alt türünden istifade etmenin bariz bir örneğidir. Zombie Lake gibi İspanyol-Fransız ortak yapımı prodüksiyonlardan sorumlu olan Eurociné, Cannibal filmi ile yamyamlık trenine atlamakta gecikmemişti.

Senaryo, zengin bir işadamının genç kızını kaçırmak ve fidye için onu esir tutma planları yapan üç sefil dolandırıcı (iki erkek ve bir kadın) hakkındadır.  Dolandırıcılar bu planlarını başarıyla gerçekleştirdikten sonra doğru zamanın gelmesini beklemek için sınırı geçerek küçük kızı Amazon’un derinliklerinde yaşayan bir çiftin evine götürürler.  Çocuğun ailesi bu durumu öğrendiği zaman ormanda kurtarma operasyonu düzenlemeye kalkışırlar ve filmin adından da anlaşılacağı gibi Yamyam Terörü başlar.  Bundan sonra kızı kaçıranların başına gelenler ise daha önceki önemsiz illegal aktiviteleriyle karşılaştırıldığında bunların hepsinden çok daha kötüdür.

Filmin temasından yola çıkan bir kişi böyle bir film için büyük umutlar besleyebilir ama Cannibal Terror bu türün başarılı örneklerinin hepsinden çok farklıdır.  Bu film ne bir Cannibal Holocaust, bir Cannibal Ferox ve hatta Mangiati Vivi değildir!  Zombie Lake zombi filmleri için neyse Cannibal Terror de cannibal filmleri için odur.  Belki de Eurociné‘in peşinde olduğu şey de tam olarak buydu.  Sözü geçen Zombie Lake’in hayranları sevinebilirler.  Bu filmin ön plana çıkan yanı aslında beceriksizlikleridir (uyarıyoruz, bunlardan çok fazla var). (daha&helliip;)


25
Eyl
2014

The Evil Dead (1981)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

the-evil-dead-1981-posterSam Raimi imzalı kült korku yapımı The Evil Dead, en önemli korku serilerinden birinin ilk filmi. Başrolünde Bruce Campbell’in efsanevi Ash karakterini canlandırdığı The Evil Dead, aynı zamanda Almanya ve Finlandiya’nın yanında İngiltere’de uzun dönem yasaklılar listesinde “video nasties” kategorisinde de yer alır.

Hikâyemiz 20’li yaşlardaki 5 gencin, haftasonunu geçirmek için ormanın derinliklerinde bulunan bir kulübeye gelmesiyle başlar. Kulübenin mahzeninde insan kanıyla yazılmış ve insan etiyle ciltlenmiş ölülerin kitabı Necronomicon’la ilgili (Book of the Dead) bir ses kaydına rastlarlar. Etrafa dehşet saçacak olan kötülük, ses kaydındaki sözlerle birlikte ormanın derinliklerinden çıkar; bu günahsız gençlere orayı dar eder.

The Evil Dead hakkında ne söylesem, ne yazsam az kalır. Adeta sizi bir doğa düşmanına dönüştürecek güçteki tecavüzcü ağaçlarından Necronomicon’un kullanımına kadar pek çok öğesi, zaten hafızalarımıza kazılı. Ayrıca şu ana kadar üzerine yazılmış pek çok kaynağa, inceleme ve makaleye de internet üzerinde rastlayabilirsiniz. Benim burada özellikle vurgulamak istediğim nokta, düşük bütçeyle Sam Raimi’nin ortaya ne kadar muhteşem bir eser çıkarmasıyla ilgili. Raimi’nin mekân ve kamera kullanımındaki dehasını, atmosfer yaratmadaki yeteneğini filmin neredeyse her sahnesinde hissetmeniz  mümkün. Raimi, yaratıcılık için büyük maliyetlere ihtiyaç olmadığını da The Evil Dead ile bize her daim hatırlatan bir yönetmen.

The Evil Dead’le birlikte üçlemenin diğer filmleri Evil Dead II (1987) ve Army of Darkness (1993) olarak karşımıza çıkmaktadır. Üçleme, kendinden sonra çekilmiş pek çok korku filmine de referans olmuştur. (daha&helliip;)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İyiKötüFilm Hakkında
İyiKötüFilm Röportajlar
İyiKötüFilm Bağlantılar
Extreme Haribo Giallo For Dummies Immoral Tales Kahramanlar Sinemada Korkucu Once upon in a time in Western Öteki Sinema Sinematik Ters Ninja

İyiKötüFilm Feeds


İyiKötüFilm
yeni