1960’lı yıllarda gore filmlerin babası Herschell Gordon Lewis tarafından çekilen 2000 Maniacs filmi ile baÅŸlayan redneck/hillbilly alt türündeki korku filmlerinin izinden gitmesine raÄŸmen hiçbirine benzemeyen Tucker & Dale vs. Evil son zamanlarda izlediÄŸim en eÄŸlenceli filmlerden biri. Öncelikle redneck diye sınıflandırılan insanlara göz atalım. Bu tarz insanlar güneylidir, cahildir, kabadır ve vahÅŸidir. Yabancıları sevmezler, zencileri sevmezler. Ku Klux Klan’ı destekleyenleri dahi vardır. Ten renginden dolayı ırkçı bir militarizasyon oluÅŸturmuÅŸ bu insanların pek mantıklı ve dost canlısı olduÄŸunu söylemek zor. Amerikan İç Savaşı’nı da ağır bir ÅŸekilde kaybetmeleri bu toplumu yabancılara karşı iyice düşman haline getirmiÅŸ.  Tabii bu insanları sınıflandırmak için tüm güneylilere Redneck yaftasının yapıştırılması da deÄŸiÅŸik bir ironi oluyor. Filmlerde ise Redneck’ler genelde tatil yapan yani oralı olmayan insanlara musallat olan karakterlerdir. Kendi içlerinde gayet iyi geçindiklerini görmek mümkündür. Yabancı bir bölgede yerli psikopatlarla karşılaÅŸma temalı filmler özellikle Amerika’da ilgi görmüştür (hatta hala görmektedir) çünkü gerçek hayatta da ürkütücü tiplerdir.

Tucker & Dale vs. Evil’a geldiÄŸimizde, filme adını veren Tucker ve Dale isimli kankalar da bu Redneck denen insanlardan. Fakat öyle sempatik ve öyle ÅŸirinler ki baÅŸta çok tuhaf geliyor. Galiba Beverly Hillbillies’ten beri Redneck’leri sevimlileÅŸtirilmiÅŸ halde görmemiÅŸtim. Film ne yaptığını biliyor, filme hakim olan kanlı durum komedisi aslında insanların önyargılarına dair bir eleÅŸtiri temeline oturtulmuÅŸ. Tucker ve Dale’in yaptığı iyilikler bile filmdeki “diÄŸer taraf” olan üniversite öğrencileri tarafından ters anlaşılıyor ve kahramanlarımız otomatik olarak öğrencilerin gözünde basmakalıp Güneyli manyak konumuna yerleÅŸtiriliyor. Bol bol göndermelerle dolu olan film Texas Chainsaw Massacre’ın yeniden çevrimi gibi açılıyor ve hemen ardından bir Deliverance göndermesi yapıyor (Squeal like a pig!). Hiçbirini yakalayamasanız bile Tucker’ın orijinal Leatherface gibi “elektrikli testere dansı” yaptığı sahnede muhakkak güleceksiniz.

Film, kendilerine miras kalan orman kulübesine çeki düzen vermeye giden Tucker ile Dale adlı iki kankanın ve bir grup üniversite öğrencinin yollarının kesiÅŸmesiyle baÅŸlıyor. Karşı cinsle iletiÅŸim konusunda “Ömür Boyu BaÅŸarısızlık Ödülü” hakedecek seviyedeki Dale kızlarla konuÅŸmaya çalışır fakat onları korkutur. Bu ÅŸekilde baÅŸlayan yanlış anlaşılmalar zinciri gece vakti gençlerin yüzdüğü yere yakın bir bölgede balık tutan ikilinin, boÄŸulmak üzere olan kızlardan birini kurtarıp sandallarına almalarıyla iyice körüklenir. Öğrenciler arkadaÅŸlarının kaçırıldığını zanneder fakat Tucker ve Dale, Allison adlı kızı kulübelerine götürüp ilk yardım uygularlar. Kısa sürede dost olmalarına raÄŸmen bir türlü insan gibi davranamayıp rahat duramayan gençler ortalığı kan gölüne çevirecektir.

Dale’i Reaper adlı dizideki Sock karakterinden hatırlayabileceÄŸiniz Tyler Labine canlandırıyor ki kendisini ta o zamandan beri Jack Black’e benzetmiÅŸimdir. Dale rolünde de kötü bir iÅŸ çıkarmamış. Fakat Tucker rolündeki Alan Tudyk -ki filmografisi sinema filmlerindeki baÅŸ ve yan rollerden ziyade diziler ve animasyon\oyun seslendirmesi üzerine kurulu- gözüme daha redneck gibi göründü. Yine de ikisi birden rolleri için gayet uygun oyuncular diye düşündüm. Allison’ı ise 30 Rock dizisindeki ‘saf sarışın’ kontejnanını dolduran Katrina Bowden oynuyor. Dizinin sadece ilk 2 sezonunu izlemiÅŸ birisi olarak hatun resmen büyümüş gibi göründü gözüme.

Son zamanlardaki Shaun of the Dead, Severance, Botched ve Doghouse tarzı filmleri sevenlere tavsiye edebileceğim Tucker & Dale vs. Evil, benim çok sevdiğim kanlı kara komedi tarzına yeni bir soluk getiren gayet başarılı bir film. Umarım aynı kalitede bir devamı da gelir çünkü filmi bir workprint bir de normal hali olmak üzere iki defa izledim, artık yetmiyor Eli Craig, anlıyor musun? Artık yetmiyor!

Yazan: Mert Kutay (mert@iyikotufilm.com)