Todd Tjersland ile pek çok yapıma imza atmış ‘A Threat Theatre International’ ın prodüksiyonluğunu üstlenerek aynı zamanda Tjersland tarafından kaleme alınmış 1997 yapımı ‘The Necro Files’, yönetmen Matt Jaissle’nin düşük bütçeli filmlerinden en ilginç olanı.
Threat Theater’ın sürekli çalışmakta olduğu Todd Tjersland ile geçmişi bir hayli kabarık. Aynı zamanda -bu filmde sadece senaryo sahibi olan Todd Tjersland- bir DC Comic illüstratörü olan Tjersland ile pek çok filminde ortak çalışmaları olan bir şirket. Özellikle 1998 yıllarından beri bir hayli yoğun projeler içinde olan prodüksiyon, aynı zamanda ard arda, Matt Jaissle’nin filmleri dışında “Faces of Gore” serisini harekete geçirenlerden. Başta ve sonlarda yapılan girişlerden de filmde bundan dolayı duyulan memnuniyeti görmek mümkün.
Banyo sahnesiyle açılışı yapan film hemen ardından biraz sonra kurbanı olacak genç kızı izlemekte olan röntgenci katile odaklanır. Evde tek başına olan maktül huzursuzlanarak kapıları ve pencereleri kontrol ederken maskeli katil çoktan eve girmiştir, saklandığı yerden çıkar, kızı bayıltır, tecavüz eder, evden daha ayrılamadan eve gelen Dedektif Martin (Steven Sheppard) ve ortağı Dedektif Orville (Gary Browning); nekrofil yamyam katilin eseri olan içi dışı bir yerde olan cesede bakarken, yamyam katil saklandığı yerden çıkarak Dedektif Martin’i yere serer. Ortağı Orville ise son anda yetişerek ortağıyla nekrofil katil Logan (Isaac Cooper)’ı nihayetinde öldürür. Olaydan dokuz ay sonra satanist gençlerin ayin sırasında yaptıkları büyüyle tekrar dirilen(zombi olarak) yamyam nekrofil Logan (artık nekrofil-zombi olmuştur), Seattle’da terör estirir. Katilin infazında bizzat yer almış dedektifler de aynı şekilde tekrar güvenliği sağlamaya çalışırlar. Ayinde kurban edilen bebek için de sürpriz gelişmeler barındıran film, buraya kadar normalmiş gibi dursa da aslında öyle değil…
Matt Jaissle’nin diğer düşük bütçeli yapımlarına göre çok daha farklı bir yerde duran bu film, ciddi şekilde farklı. Yönetmenin ilk filmi olan -ki çekim tekniği o filmde çok daha iyiymiş- Back From Hell(1993)’deki ses-efekt derken (The Necro Files’ına kadar bir filmi daha var) tam tersi bir eğride ilerlemiş. Kullanılan müzikler dışında ya da soundtracklerin zamanlamaları dışında akılda kalan tek bir şey yok! Aslında film genel anlamda o kadar berbat ki göze batan iki şey var: oyunculuklar ve ses. Hal böyle olunca filmde yer alan parodiler bir şekilde ulaşmak istediği yere ulaşıyor. Aslında iyimser olup bütün bunları bilerek yaptığını bile düşünebiliriz. Şöyleki; 2010 yapımı olan son filmi ‘300 Killers’ ta da farklı şekilde ses-efekt gelişimi düzgün şekilde yükselmiş ama bilerek yaptığı şeyleri bilmeden yapmış gibi sanki. Tabi ki vermek istenilen mesajlar sorunsuzca iletiliyor seyirciye. Ve tabi ki bize verilen “filmi ciddiye almayın! ama alın!” mesajını da hesaplamadığı şekilde almamıza sebep oluyor. Absürtlük noktasında ise sınır değişmiyor. Peki eğlendiriyor mu?.. Cevap “evet” oluyor ilginç olarak. Kafada yankılanan bir durum bu. Bebekli ilk sekansa gelinince devrelerin yanması durumuna maruz kalmak aslında olayın parodisiyle birlikte bir süre sonra ahha! Tepkilerine yol açabilir. Kötü oyunculukların üstünden tekrar gidilmemiş. Çekim hatalarının da öyle! Özellikle filmin başındaki shower girl bayılmış vaziyetteyken katile yardımcı olacak hareketlerde bulunması çok mu göze batıyor? tekrar bir evet! Zombi nekrofilin makyajı ise maalesef bir süre sonra maske olduğu belli olacak şekilde hazırlanmış. Sürekli göz önünde olan dedektifler baya karakterize edilmiş. Verecekleri tepkileri kısa sürede tahmin edebilecek hale gelmekle birlikte; normal şekilde modifiye edilmiş amerikalı polis amcaların sık sık yaptıkları gibi kendi işlerini kendileri halletmeyi seven dedektifler olmalarıyla istisna olarak sürüden ayrılmaları, film için artı nokta. Yalnız sonradan başlarına bela olabilecek bu adaleti kendi başına sağlama merakları, şiddet yanlısı Dedektif Martin ve onun hoşgörüsüz milliyetçiliğiyle pekiştirilmiş. Sık sık gündeme getirdiği; eşcinsellere, hippilere kustuğu nefreti, öfkesi de olayların gelişmesine sebep oluyor. Ortağı Orville’in ise tepkisel olarak zıt karakterde olması filmi iteklemeye etken. Ek olarak şiddet yanlısı madde bağımlısı dedektif Martin, “Leland Orser-cılık(kendisini X-Files,Cheers dizisinin haricinde ‘Very Bad Things'(1998)ten hatırlayabildiğimiz) oynarken”, metal çerçeveli gözlüğü ve naif görünüşüne ek olarak eroin aldıktan sonra gayet havalı bir şekilde zombiyi alnının tam ortasından vurabilme yetisine sahip olduğunu kanıtlama fırsatına erişir. Film boyunca sakin durup filmin sonunda duygusal patlama yaşayacak Dedektif Orville ile birlikte bir şekilde insanlığı kurtarmaları gibi absürdlükler bir süre sonra o kadar da göze batmıyor. Nekrofil zombiyi canlandıran Isaac Cooper ise aynı zamanda torbacı Garcia rolünde.
Ayrıntılar önemli tabi ki ama bütün bunlar olurken 72 dakika nasıl geçiyor film boyunca kestirmek güç. Ayrıca kurbanlarını öldürme konusunda git gide artan tecrübesi sırasında nekrofil zombinin, tesadüfen görüpte aşık olduğu plastik doll ile yaşadığı kısa süreli aşk ve bununla birlikte filmin artantemposu, araya giren ve zombi olarak tekrar dirilen bebekle birlikte göz yormuyor. Artı olarak benim için daha ciddi hale gelen “The Necro Files”ın ikincisi de mevcut. Bu sefer yazar koltuğunda aynen Tjersland var fakat yönetmen koltuğunu Jaissle ile Ron Carlo paylaşmış.
Ve ekibin “Fangoria”severlere ayrı teşekkürleriyle birlikte Joe D’Amato ya adanmış olması da diğer bir ayrıntı.
Türün meraklısıysanız ve “of bunu yapmayın!” tepkisi vermek istiyorsanız, iç organları fışkıran oyuncak bebekli gore sahnelere sahip, The X-Files a da selam çakmadan duramayan “The Necro Files”ı izlemeden geçmeyin!
Yağmur Özdemir

- Etiketler: Adult Zombie B Movie Cannibal Cannibalism Christian Curmudgeon Exploitation Female Nudity Gary Browning Gore Impaled Child Independent Film Infanticide Isaac Cooper Matt Jaissle Rape! Rapist Seattle Washington Sex Sleaze Softcore Splatter Steve Sheppard The Necro Files Todd Tjersland Zombi Film Zombie Zombie Movies Zombiler
Yorumunuz: