1967 senesinde bir grup Pakistanlı yapımcı bir araya gelerek milyonuncu kere Bram Stokers Dracula üzerine bir film yapmaya karar verirse ortaya ne çıkar? Tabi ki de The Living Corpse! Uluslararası film garabetlerinden bir diğeri daha Mondo Macabro tarafından DVD olarak piyasaya sürüldü, kendi ülkesinde gösterime girdiği zaman 18+ olarak yayınlanmış bir film.
Profesör Tabini’nin ölümü yeneceğini düşündüğü bir iksir üzerinde deneyler yapmasıyla başlıyoruz. Bu iksiri kendi üzerinde denediği zaman işler planlandığı gibi gitmez ve ölür. Güzel asistanı onu hayatını kaybetmiş bir şekilde bulduğu zaman bedenini merdivenlerden aşağı taşır ve bodrumdaki bir mahzene koyar. Ama maalesef profesör dirilir ve talihsiz kızın boynuna atılır.
Sonraki sahnede Dr. Aqil’in Profesörün tüyler ürpertici malikanesine yorgun bir şekilde geldiğini görürüz. Tabini onu karşılar, oldukça şık giyinmiştir. Üst kata çıkar, Aqil’e odasını gösterir ve seksi kız arkadaşının komidinin üzerinde duran fotoğraflarına iştahla bakar. Aqil gece yarısı uyandığında Profesörün asistanı kadınsı oyunlara başvurur ve dans ederek onu baştan çıkarmaya çalışır. Sonunda Tabini’nin vampirlere özgü büyüsü altına girmiştir ve meraklanmaya başlayan ailesi onu aramaya koyulur.
Hammer Dracula filmleri ile Evrensel olanlar arasında bir köprü vazifesi gören The Living Corpse, etkisi altında kaldığı filmleri gururla taşır. Ama bu, filmin Drakula mitine kendine has bir tarz katmadığı anlamına gelmemektedir. Bir anda tüyler ürpertici gotik korkudan tuhaf müzikal dans sahnelerine geçiş yapar ve bir o kadar hızlı şekilde de geri döner – ki böyle bir şeyi daha önce ciddi vampir filmlerinde görmemiştim.
Ayrıca Drakula/Profesör Tabini karakterinde de bazı büyük farklılıklar bulunmaktadır. Bela’nın Kont’u, öfkeli köylüler kendisini kovalarken yarasa ya da onun gibi bir şeye dönüşürken Tabini sadece arabasına atlar ve gecenin karanlığına karışır. Benzer şekilde, kendisine saldırıldığı zaman şekil değiştirmek ya da bir çeşit şeytani vampir hipnozu kullanmak yerine kötü adamımız herkesin yapacağı gibi rakibini tekme tokat döver, hem de çıplak elleriyle.
İşte beklenen ve beklenmeyen unsurların bu eşsiz karışımı The Living Corpse’u bilindik bir yere yapılan eğlenceli bir yolculuk haline getiren şeydir – en azından müzik çalmaya başlayana kadar aşina olduğumuzu düşünürüz. Performanslar oldukça iyi ve tahmin ettiğiniz kadar abartılı da değil. Rehan’dan iyi bir vampir olmuş ve Habib de Dr. Aqil rolüyle Jonathon Harker’ın yerini başarılı bir şekilde doldurmuş. Bazı iyi kamera hareketleri ve setin bütün potansiyelini kullanan ürkütücü görüntüleme tarzı ile yönetmen de yeterince başarılı, özellikle de bodrumdaki örümcek ağı kaplı mahzendeki aksiyon sahnesinde.
Tolga Demirtaş (tolga@iyikotufilm.com)
Yorumunuz: