70ler, İstismar sinemasının kuşkusuz altın çağıydı. Aynı dönemde bazı yönetmenler türleri birbiriyle harmanlayarak uçuk projelere imza atıyorlardı. İşte bu harmanlamadan doğan bir film; The Legend of the 7 Golden Vampires. Dönemin İstismar filmleri erotizm ve korku türünü ön plana koyarken, The Big Boss (1971) ve Enter the Dragon (1973) gibi uzak doğu dövüş filmlerinin kazandığı gişe başarısından sonra bu tarz filmlere olan ilgi artarak çoğalacaktır.
Yine aynı dönemde Hammer Film Stüdyosu da gerilemekte olan pazar payını arttırmak için kendi karakteri olan filmlerle uzak doğunun dövüş filmlerini harmanlamakta gecikmedi. Film dövüş filmleriyle vampir mitinin sinemadaki ilk buluşmasıdır. Daha sonraki filmlere örnek olarak The Era of Vampires (2002) filmini örnek verebiliriz.
Filmin konusundan kısaca bahsedecek olursak; Profesör Van Helsing Çin’deki bir vampir efsanesiyle ilgilenmekte ve bu konuda araştırma yapmaktadır. Bir çoğunluğu Çinlilerden oluşan bir ekiple Vampirlerin yaşadığı varsayılan bir yerleşim yerine yola koyulurlar. Efsanelere konu olan bu 7 Vampir insanları huzursuz etmekte, genç kızları da kurban edip kanlarını içmektedirler. Bu sırada Kont Dracula’da uzak doğuya doğru yola koyulmuştur. Ve ezeli düşmanlar Van Helsing ve Dracula karşı karşıya geleceklerdir.
Filmin İngiltere’deki yapım aşamasından Hammer sorumlu iken Uzak doğu ayağıyla da Shaw Brothers ilgilenmiş. Yani iki türün en iyilerinin bir araya gelerek ortaya çıkardıkları bir yapım olmuş. Filmin yönetmen koltuğunda Roy Ward Baker otursa da dövüş sahnelerini Shaw Brothers adına Cheh Chang çekmiş. Bu iki uç fikri birleştirirken istemeyerekte olsa film komedi tarzına da kaymış. Zaten filmin kült mertebesine oturtan ve türün meraklıları için filmi çekici kılan ortaya çıkan garip durum.
Filmle ilgili bir diğer ayrıntıda film Amerika’da gösterime The Seven Brothers Meet Dracula adıyla girmiş ve film Amerikalı dağıtımcılar tarafından bütünüyle değiştirilmiş. Birçok yeni sahne eklenmiş, bazı diyaloglar çıkartılmış. Yani kısaca filmin Amerika ayağı tamamen farklı bir film haline gelmiş ve buda filmi çekici kılan diğer unsurlardan biri olmuş.
Film farklı uçları beyaz perdede birleştirmesi açıcısından çarpıcı örnekler veren özgün bir yapım. Her ne kadar ticari kaygılar güdülerek ortaya çıkmış olsa da içten, samimi olmayı başarabilmiş.
Öteki Sinema‘da yazdığım yazıdır.

Yorumunuz: