Adam Rehmeir’ın yönetmen koltuğuna oturduğu 2010 yapımı “The Bunny Game” içinde kan barındırmayan bir istismar filmi. Gerçi hoş kan kullanılsa bile filmin tamamının siyah beyaz olmasının seyircide yarattığı etkiyi test etmek bakımından grindhouse denemelerinden “Kill Bill” örneklemesindeki gibi kanlı sahnelerde tamamen siyah beyaza geçmesi de başka bir deneysel durum. Ya da Haneke’nin bize film sahnelerindeki tam ölüm anını göstermeyip sesle etkilemeye çalışarak hayal gücümüze bırakmasıyla daha korkunç hale gelebileceğini destekleyici nitelikte de olabilirdi. Death Mountain Prodüksiyon ekranda belirdikten sonra direk verilen işkence sahnesinin ardından “blowjob” sahneli açılışın hemen sonrasında ekranda gördüğümüz tip bizim başroldeki karakterimiz aslında. Uzun tutulan çekimlerin ardından Rodleen Getsic’in canlandırdığı Bunny, hayatını sokaklarda, sırtına çantasını yükleyip göçebe hayatı yaşamaktadır. Fahişelik yaparak kazandığı para Bunny’ye uzun süre yetmez. Aldığı uyuşturucuyla uzun süre baygın halde kalan Bunny kendisine tecavüz eden adam tarafından üstüne bir de soyulur. Daha sonra dalgın bir şekilde sigarasını içerken arkadan yaklaşan tırın kornasıyla irkilip tıra yönelen Bunny başına geleceklerden habersizdir. Burada tır şoförü Hog rolünde devreye giren Jeff Renfro, sadist adam rolünde arz-ı endam etmekle beraber role cuk diye de oturmuş. Daha çok Anthony Hopkins ürkütücülüğünü bize fazlasıyla yansıtan Renfro, film boyunca aşama aşama ilerliyor. Şöyle ki; izlediği işkence tekniklerini her sahnede biraz daha artıran Hog, filmde aslında Bunny’nin onun için ilk olmadığını, uzun süre baygın kalışını da izlerken bağladığı zincirlerden bir an bile ayrı tutmuyor.
Filmin şiddet derecesi çok yüksek olmakla beraber rahatsız edici boyutta. İstismar filmi olmasına karşın film yine bir derece katlanılabilir. Aslında burada cinsel kimlik üzerinden sömürü olayına da girilebilir ama gerek yok. 2011 PollyGrind Film Festivali’nden ödülle dönen film aynı zamanda Rodleen Getsic’e bireysel ödül kazandırıyor. İngiltere’de yasaklı olan film Amerika’da belli yerlerde gösterilebilmiş sadece. Rodleen Getsic’in performansı inanılmaz. Gerçi Jeff Renfro’nun da öyle. Film boyunca hem uzun çekimler hem de uzun plan çekimler çok iyi. Perspektifler o kadar bol tutulmuş ki “yapabildiğiniz tek şeyin izlemek olduğu” duygusu hakim oluyor film boyunca. Ses efektleri gayet yerinde ama soundtrackler sırıtmış. Filmde çok az oyuncu var. Bunny’yi canlandıran oyuncu Rodleen Getsic ile yapılan röportajda film hakkındaki görüşleri ve canlandırdığı karakteri hakkında sorular sorulmuş. Getsic de içtenlikle yanıtlamış. Ek olarak aynı zamanda müzikle de haşır neşir olan Rodleen Getsic’in “Get Sic” adında bir grubu da varmış!
*Gereksiz bir ayrıntı daha*(wikipedia’dan)
Rodleen’in amcasının “The Dumas Brothel” adında baya uzun süredir işletilen eski bir genelevin sahibi olduğu da bilgiler arasında verilmiş falan filan. Ama şu an müze olmuş orası.
Adam Rehmeir’ın yönetmenliğini yaptığı üç filminden biri olan “The Bunny Game”; mondo ve shocksploitation barındırırken yönetmen ile ‘Bunny’ nin, burlesk sanatçı Sylvia Gray anısına saygı duruşu olarak nitelendirdikleri filme Rehmeir’in çekim tekniğini görmek adına bakabilirsiniz!
Yağmur Özdemir

- Etiketler: Adam Rehmeir Animal In Title Banned Film Death Mountain Erotica Experimental Film fellatio Graphic Nudity Gregg Gilmore Independent Film Kill Bill Norwood Fisher PollyGrind Film Festival Road Trip Rodleen Getsic Surrealism Sylvia Gray The Bunny Game The Dumas Brothel Three Word Title Underground Film Unsimulated Sex Yağmur Özdemir
Yorumunuz: