iyiköfüfilm

21
Şub
2011

The Asphyx (1973)

Bilimkurgu Filmleri Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı. Yorum Yok

*Dikkat, spoiler içerir.

19. yüzyıl. Çevresinde iyiliksever biri olarak bilinen Hugo Cunningham (Robert Stephens), bir grup ölüm anı fotoğrafında bazı bulanıklıklar tespit eder. Aile arası yapılan bir parti sırasında yaşanan kötü bir kaza şans eseri kaydedilir. Hugo, bu son görüntülerde de karşısına çıkan “şeyi” bedeni terk eden ruh olarak tanımlar. Fakat yaptığı incelemeler, bu şeyin bedeni terk etmediğini, aksine bedene doğru gittiğini gösterir. Kaybettiği sevdiklerinin acısıyla, başta kızı Christina (Jane Lapotaire) ve onunla evlenecek olan evlatlık oğlu Giles’ın (Robert Powell) geleceği için bu varlığı kontrol altına alacak deneylere girişir. Antik Yunan’dan Asphyx olarak adlandırılan, ölenlerin ruhlarını yer altı dünyasına götüren bu varlığın kontrolü ile belki de ölümsüzlük mümkün olacaktır.

Korku sinemasının yapıtaşları dediğimizde hemen aklımıza Amerikan filmleri gelse de, İngiltere’de 1950-1970 yılları arasında, tabii ki Hammer Films sayesinde, bu ülkeye özgü epey iyi filmler çıkmıştır. Genelinde gotik, zarif, atmosferik ve istismar ile alakası olmayan, başyapıt sayılmasa da oldukça iyi filmler barındıran bir sinema bu. Lawrence Of Arabia ve The Bridge On The River Kwai gibi iki önemli filmde çalışmış olan Peter Newbrook’un yönettiği ilk ve tek film olan The Asphyx, tam da bu özellikleri içermekle beraber, büyük umutlarla gösterime girmesine rağmen gişede tam anlamıyla bir hezimete uğrar. Bunun en büyük nedeni aynı yıl gösterime giren The Exorcist’in başarısı ve korku filmi standattlarında ciddi bir değişim yaratması denilebilir. Hem The Exorcist’in zamanına göre sarsıcılığı, hem de istismar sinemasının sesinin yükselmesi ile, tipik İngiliz korku sinemasının demode sayılması kaçınılmaz hale gelir. İlginçtir, The Exorcist’in şok eden özelliklerini abartarak kullanan, bir tür “son çırpınma” filmi diyebileceğimiz To The Devil A Daughter’ın (1976) Hammer Films’in tabutuna çakılan son çivi olduğu söylenir.

The Asphyx’in gösterime girdiği zamandan bugüne kadar göz ardı edilmesinin bir nedeni de, türler arasında kalması. Genelde hafif bilim-kurgu soslu bir korku filmi olarak nitelendirilmekle beraber, filmin en çok eleştirilen özelliği, dram ağırlıklı olması nedeniyle tempo düşüklüğü. Üstelik filmin kötüsünde de bir belirsizlik söz konusu. Korku sinemasının klasik “deli bilim adamına” sahip gibi görünse de, Hugo dünyayı ele geçirmeye niyetli bir deli değil. Filme adını veren gürültücü Asphyx ise, açıkça bir öcü olmasına rağmen filmin asıl kötüsü değil. Erotizm filmin yanından geçmiyor. Kan oranı ise, neredeyse yok gibi. Bu yüzden filme sıkıcı etiketi yapıştırılmasına şaşmamak gerek.

Kendi adıma The Asphyx’i gerçekten beğendiğimi söylemeliyim. İçerdiği kimi mantık hatalarına rağmen (kaza anını çeken kameranın açı değiştirmesi, deney faresinin son durumu vb.) dram ile korku arasında giden yapısı, şoklardan ziyade atmosfere ve konuya önem veren tutumu bence filme ciddiyet katmış. Sinematograf Freddie Young’ın etkisiyle görsel anlamda şık denilebilecek filmin yapım tasarımı dönemi gayet iyi yansıtmış. Yarım yamalak gördüğümüz haliyle Asphyx’ler tam da Lovecraft’ın seveceği cinsten. Yine de, çocukluğunu seksenlerde yaşamış birine ilk elde Ghostbusters’ı hatırlatması da kaçınılmaz. İngiliz sinemasının önemli oyuncularından olan, insanda her an patlayacakmış hissi yaratan Robert Stephens ve kontrollü Robert Powell’ın kimyası tutmuş. Kimi ürkütücü bölümleri yanı sıra finalini de ayrıca beğendiğimi söylemeliyim.

The Asphyx kıyıda köşede, gözlerden uzak kalmış bir film. Bir korku filmi söz konusu olduğunda kan ve çıplaklık (nedense erotizme elim gitmedi) olmazsa olmazınız ise, aman, bu filme yaklaşmayın. Eğer “ciddi” bir tür sever iseniz, hele de Hammer filmlerini seviyorsanız, filmin dram yanının ağır bastığını aklınızda tutmanız kaydıyla, şiddetle tavsiye ederim. Özellikle soğuk havalarda tadı daha iyi çıkabilir. Tabii dizi istilasından kendinize vakit bulabilirseniz.

Not: The Asphyx’in bu yıl içerisinde çekilecek bir yeniden çevrimi söz konusu. Hugo ve Giles karakterlerini kimin oynayacağı belli olmasa da, Indiana Jones & The Last Crusade’den sonra hiç görmediğim Alison Doody’nin Christina rolünde oynayacağı kesin. Yönetmen olarak Matthew McGuchan’ın bu ilk filmi aynı kaderi paylaşır mı bilmiyorum ama İngiltere dışında doğrudan videoya çıkması muhtemel.

Anıl Seçkin (quattromosche@hotmail.com)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Facebookta paylaş Twitterda paylaş Mail ile gönder



  1. Henüz yorum yapılmamış.

Yorumunuz:


İyiKötüFilm Hakkında
İyiKötüFilm Röportajlar
İyiKötüFilm Bağlantılar
Extreme Haribo Giallo For Dummies Immoral Tales Kahramanlar Sinemada Korkucu Once upon in a time in Western Öteki Sinema Sinematik Ters Ninja

İyiKötüFilm Feeds


İyiKötüFilm
yeni