Christopher Lee, 100 Years of Horror belgeselinde şöyle diyor: “Birisini korkutmak için şunları söyleyin. Biliyorum, anlattıklarıma inanmayacaksın. Bunun için seni suçlamam, birisi bana aynı şeyleri anlatsaydı ben de inanmazdım. Ama bu anlatacaklarımı yaşadım.” İlki 1973 yılında çekilen Texas Chainsaw Massacre serisi de neredeyse insanlara bunu söylemişti. Alfred Hitchcock’ın Sapık filmine de ilham kaynağı olan seri katil Ed Gein’den -sözde- esinlenerek çekilmiş olan ilk film büyük yankılar uyandırdı. Günümüze kadar üç devam filmi, bir remake ve bir prequel ile gelen seriden esinlenen bir sürü film de var. Bunların hepsine sırasıyla bakacağız.
Film, Amerikalı katil Ed Gein’den serbestçe uyarlanmış. İşin aslı senarist ve yönetmen Tobe Hooper bu fikrin aklına ilk kez bir hırdavatçı dükkanında elektrikli testere bakarken geldiğini itiraf etmiş. Senaryo aşamasında ismi Leatherface olan filmin adı daha sonra yapım aşamasında Stalking Leatherface ve ardından Head Cheese olmuş. Seyirci karşısına çıktığında ise tamamen değişerek bildiğimiz halini almış. 80,000 dolar gibi küçük bir bütçeyle çekilen film başarılı bir reklam kampanyası ile sadece Amerika’da bütçesinin neredeyse 400 katı kar getirip, tüm zamanların en iyi gişe yapan bağımsız filmlerinden biri olunca bir fenomen halini almış. Başarılı reklam kampanyası ise filmdeki olayların gerçekten yaşandığını söylenmesinden ibaretmiş. Fakat işin ilginç kısmı filmin açılışında olayların 18 Ağustos 1973 tarihinde yaşandığı söylendiği halde film 15 Temmuz ve 14 Ağustos 1973 tarihleri arasında çekilmiş. Tabii film izlendikten sonra bir takım şehir efsaneleri de oluşmamış değil, bir deli filmdeki olayların gerçekten yaşandığı yerin San Antonio’daki Poth kasabası olduğu konusunda kuyuya bir taş atınca diğer akıllılar da bu taşı çıkarmaya çalışmış.
Yönetmen Tobe Hooper filmin Amerika’da 13 yaş sınırı alabilmesi için filmdeki “gore” sahnelerden bolca feragat etmiş fakat yine de onca çabasına rağmen film 17 yaş sınırı ile gösterime girmiş. Gösterime girdiği zamanda birçok ülkede yasaklanan The Texas Chainsaw Massacre, İngiltere’de sansür kurulunun başındaki Ferman’ın görevden ayrıldığı 1999 yılına kadar tam olarak videoya çıkmamış ve sinemalarda gösterilmemiş. Ağır sansür denetim kurulu ile bilinen Avustralya’da ise ancak seksenli yılların başında seyirciyle buluşabilmiş. Film, dönemi için öyle korkunçmuş ki filmin fragmanı çıktığında bile sinemayı terkedenler olmuş.
Öncelikle Ed Gein ve film arasındaki benzerlik mevzusuna bir açıklık getirelim. Ed Gein 1906-1984 yılları arasında yaşamış bir katil ve ceset hırsızı. Teksas’ta değil, Wisconsin’de yaşamış fakat oturduğu ev ile filmin geçtiği ev birbirine oldukça benziyor. Yaşarken önce mezarlardan ceset parçaları çalmaya başlamış. İlk Texas Chainsaw Massacre’ı hatırlarsanız filmin en başlarındaki haberde soyulan mezarlardan ve vücutlarının bazı parçaları eksilmiş olan cesetlerden bahsediyordu. Ed Gein’in de yaptığı bu. Bazı cesetleri komple götürmüş, bazılarının ise elini, ayağını kesip almış. Ed Gein, hiçbir kurbanını elektrikli testereyle öldürmemiş, sadece vurmuş. Ve ünlü maske olayına geldiğimizde bu konuda Leatherface’ten bir adım ileri bile gitmiş. Gein’in giydiği maske Leatherface’inkinden farksız, bir kadın maskesiymiş ve ek olarak kendisine insan etinden göğüsler ve vajina da dahil olmak üzere bir önlük de yapmış. Film ile arasındaki benzerlikler bundan ibaret. Ed Gein’den diğer esinlenen filmler Kuzuların Sessizliği ve Sapık, ikisi de zaten kitap uyarlaması, o kitaplara ilham olmuş dersek daha doğru olur. Ed Gein konusu dikkatinizi çektiyse 2000 yılında çekilen In the Light of the Moon adlı filmi tavsiye ederim, Ed Gein’in yaşadıklarını anlatan ve benim gayet hoşuma giden bir film. 2007 yılında video için çıkan Ed Gein: The Butcher of Plainfield filmi ise pek başarılı değil. Artık seriye göz atabiliriz.
The Texas Chain Saw Massacre (1974): Gösterime girdiği sene insanları dehşete düşüren, yazarları Kim Henkel ve Tobe Hooper (aynı zamanda yönetmeni) tarafından yapımcılığı üstlenilen film slasher filmlerinin atalarından birisi. Daha sonra gençlerin ıssız bir yerde kalıp öldürülmesi temalı birçok filme ilham kaynağı olmuştur. Filmin konusu kısaca Sally ve engelli kardeşi Franklin’in, mezar soygunu olayları üzerine dedelerinin gömülü olduğu mezarlığın bulunduğu yere gelmesiyle başlıyor. Yolda tuhaf bir otostopçuya rastlayıp arabalarına alıyorlar, otostopçu Franklin’in fotoğrafını çekip para isteyip de parasını alamayınca ustura ile Franklin’in kolunu kesiyor. Bunun üzerine gençler otostopçuyu arabadan atıyorlar. Benzinleri bitmek üzere olduğundan bir benzinciye uğruyorlar fakat benzinin ertesi gün geleceğini öğrenince Sally ve Franklin’in çocukluklarının geçtiği eve gitmeye karar veriyorlar. Kısa süre sonra Leatherface ve manyak ailesi arz-ı endam ediyor, ortalık kan gölüne dönse de seyirci bu kan gölünü göremiyor çünkü daha önce de söylediğim gibi Hooper filmin en azından 13 yaş sınırı alması için bu görüntüleri ekranın dışına taşımış fakat bu girişimi başarılı olamamış. Hooper aynı zamanda filmin ufacık bütçesinden dolayı oyunculara bol bol işkence etmiş, kırk derece sıcakta günlerce üzerinde kurumuş kan dolu olan kıyafetleriyle çalışmışlar, özellikle Leatherface rolünde Gunnar Hansen tek kıyafeti olduğundan filmin çekimleri boyunca aynı kıyafeti giymiş. Otostopçu rolündeki Edwin Neal çekimler esnasında o kadar hayatından bezmiş ki eğer film bittikten sonra bir daha Tobe Hooper’la karşılaşacak olursa onu öldüreceğini söylemiş. Filmin ‘final girl’ü olan Marilyn Burns’ün kostümündeki kanların bir kısmı ise kendi kanıymış, ormanda Leatherface’ten kaçarken düşüp kalkan, sağı solu çizilen Burns bir hayli yaralanmış, hatta Leatherface’in yemek sahnesinde Sally’nin parmağını kesmesi gerektiği sahnede, bıçağın arkasındaki borudan yapay kan gelmeyince Gunnar Hansen gerçekten Burns’ün parmağını kesmiş. Yaşananların gerçek olaylar olduğunu iddia eden film başarılı bir reklam kampanyası ile bütçesini yüzlerce kez katlayarak diğer slasher filmlerine de yolu göstermiş.
The Texas Chainsaw Massacre 2 (1986): “Uzunca bir sessizlikten sonra… testere geri döndü!” diye tanıtılan film aslında Tobe Hooper’ın yine ilk filmin sert tonuna sahip “Beyond the Valley of the Texas Chainsaw Massacre” adlı devam filminin senaryosunun alıp evrimleştirilmiş hali. Yine Kim Henkel ile beraber yazdığı ve yönettiği bu film tıpkı Evil Dead 2’de olduğu gibi, ilk filmin bir nevi parodisi niyetine izlenebilir. Makyaj efektlerini efsane Tom Savini’nin yaptığı film ilkinden 13 sene sonrasında geçiyor. İlk filmdeki oyunculardan sadece Drayton Sawyer rolündeki Jim Siedow’un kaldığı filmde Dennis Hopper ilk filmde yeğenlerini öldüren aileyi bulmak için çabalayan Lefty lakaplı şerifi, Caroline Williams da farkında olmadan testereli katil hakkında bir delil bulan radyo spikeri Stretch’i canlandırıyor. Film aynı zamanda Jim Siedow’un beyaz perdede son kez göründüğü film. Yerel bir radyoda program yapan Stretch, bir partiye giden iki gencin araç telefonundan yaptığı arama sırasında gençlerin elektrikli testere ile öldürüldüğünü duyar. Amerikan RTÜK’üne göre yapılan aramaları kaydetme zorunluluğu bulunan Stretch, elinde cinayet sesinin kaydedilmiş olduğu kaset ile Lefty’ye gider. İnsanların duyması için saat başı radyoda ses kaydını çalan Stretch, gece yarısı radyo istasyonunu basan Leatherface ve abisi Chop-Top’ın hışmına uğrar. Film, ilkine ve dördüncü film hariç serinin diğer filmlerine göre ağır bir kara komedi tonu taşıyor. Hatta filmin afişi bile bir sene önce çıkan Breakfast Club filminin afişinin Sawyer ailesine göre uyarlanmış hali. Zamanında ülkemizde Katliam adıyla yayınlanmış film komedi eğiliminden dolayı ilk filmin hayranlarını ikiye bölmüş. Bana göre serideki en güzel filmlerden biri. Bill Moseley’nin canlandırdığı, ilk filmdeki Otostopçu’nun ikiz kardeşi olan ve 1973 yılında Vietnam’da olan Chop-Top karakteri çok eğlenceli bir karakter. Drayton Sawyer ise ilk filmdeki sadist halinden sıyrılıp komik bir psikopat portresi çiziyor.
Leatherface – The Texas Chainsaw Massacre 3 (1990): Ken Foree, Viggo Mortensen, William Butler, Duane Whitaker ve Tom Everett gibi oyuncuların oynadığı serinin üçüncü filmi, ilkinin karanlık ve sadist haline geri dönüyor. Film ikinci filmi yok sayıyor, ilk filmde kendi bacağını kesen Leatherface bu filmde bacağında metal bir aksamla geziyor. Filmi yönetmek için ilk olarak Peter Jackson’a, sonra Tom Savini’ye teklif götüren New Line, sonunda Jeff Burr adlı yönetmende karar kılmış. Leatherface’in diğer filmlerindeki hayvani karakterini geride bırakıp Michael Myers gibi sakin sakin yürüyen, iri bir hal aldığı üçüncü film aynı zamanda serinin Teksas eyaletinde çekilmemiş olan tek film. Filmin soundtrackinin gayet şahane ve konusu ile işleyişinde de büyük sıkıntılar olmamasına rağmen nedense serinin çoğu hayranı tarafından topa tutuluyor. Psikopat aile ilk ikisine göre daha da psikopatlaşmış ve yeni karakterlerle öncekilere nazaran daha kalabalık bir aile oluşturulmuş. Filmin X ratingli bir work print kopyasının olduğuna dair söylentiler var ama ne kadar doğru, ne kadar yanlış bilemiyorum. İlk iki filmin emektarları Tobe Hooper ve Kim Henkel bu filmde hiçbir şeye dokunmamışlar. Tobe Hooper neyse de Kim Henkel iyi ki dokunmamış diyebiliyorum. Bunun nedenini ise serinin dördüncü filminde göreceksiniz.
The Return of the Texas Chainsaw Massacre (1994): Başrollerinde şimdi daha ünlü olan Renée Zellweger ile Matthew McConaughey’nin olduğu, Kim Henkel tarafından yazıp yönetilen serinin dördüncü filmi The Return of the Texas Chainsaw Massacre -diğer adıyla The Texas Chainsaw Massacre 4: The Next Generation- sırf serinin değil, tüm zamanların en kötü filmlerinden biri. Sağolsun, Türk yapımcılarımız da olmasa uzun süre bulunduğu IMDB’nin en kötü 100 film listesinden çıkamayacak olan bu film nereden tutsanız elinizde kalacak bir yapım. Ailenin ismi olan Sawyer unutulup Slaughter haline getirilmiş, Slaughter yerine Laughter olsa daha uygun olurmuş diye düşünüyorum. Kim Henkel’in şimdiye kadar yönettiği tek film olan The Texas Chainsaw Massacre 4, komedi deseniz güldürmeyen, korku deseniz korkutmayan bir film. Leatherface iyice travesti haline sokulmuş. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, çorbada Türk dağıtımcıların da az da olsa tuzu bulunuyor; yıllar önce ülkemizde yayınlanan VCD’sinin arkasındaki tanıtım yazısında film 3 paragraf halinde başından sonuna kadar özet geçilmiş halde. Eğer izlemediyseniz ve yazdıklarıma rağmen izlemeye niyetiniz varsa VCD kapağının arkasını okumanız sizi hem bir serinin çöküşünü görmekten, hem bir buçuk saatinizi boşu boşuna harcamanızdan, hem de sinemaya olan inancınızı yitirmekten kurtaracaktır. Aynı zamanda ilk iki filmde büyük emeği geçen Kim Henkel’ın seriye böylesine kıydığını görmek gerçekten acı verici.
The Texas Chainsaw Massacre (2003): Daha sonradan 13. Cuma’nın da yeniden çevrimini çekecek olan Marcus Nispel’ın ilk filmi orijinal Texas Chainsaw Massacre’ın serbest bir uyarlamasıydı. Çıkacağı zamanı hatırlıyorum da, Hollywood’un yeniden çevrim bombardımanı daha başlamamıştı. İyice araştırmıştım, Nispel’ın o güne kadar sadece video klip çekmiş olması ve filmin yapımcıları arasında Michael Bay’in bulunması kötü bir yeniden çevrim izleyeceğimi düşündürürken yapımcıların arasında Tobe Hooper ve Allah’ın belası Kim Henkel’ın bulunması bir yandan ufak da olsa içimde umut tomurcukları yeşertiyordu. Neyse ki düşündüğüm kadar kötü bir yeniden çevrim olmadı, eğer filmden çok sıkılırsanız ortalıkta seksi bir şekilde salınan (çoğunlukla koşan) Jessica Biel’ı izleyebilirsiniz. Ukrayna’da Kültür Bakanlığı tarafından yasaklanan film, orijinaliyle benzerlikler gösteriyor; yine bir minibüs ile bir yere giden gençlerin manyak bir ailenin ağına düşmesini izliyorsunuz. Bu filmde ailenin ismi değiştirilmiş, Sawyer’dan sonra Slaughter olan ailenin adı bu sefer Hewitt. Bu filmde gençlerin arabaya aldıkları otostopçu ilkindeki gibi psikopat değil, aksine Hewitt ailesinin elinden kurtulan bir kızcağız. Hatta bu otostopçuyla ilgili bir sahne vardı ki filmi izlerken “Aha, işte bu!” diye haykırmıştım. En başta Leatherface rolünü oynamak için Dolph Lundrgen’ın seçildiği Texas Chainsaw Massacre yeniden çevrimi, Mirrors, The Fog, The Eye, Shutter veya When a Stranger Calls remake’lerinin yanında bir cevher gibi parlamasına rağmen çok fazla bir beklenti içine girmeden izlediğinizde tatmin edici bir film olmuş. Ama benim asıl favorim…
The Texas Chainsaw Massacre: The Beginning (2006): Önceki film gişede de serinin ilk filmi kadar olmasa da iyi bir başarıya sahip olunca bir devam filmi kaçınılmaz oldu. Yine hatırlıyorum, yapımcılar ilk filmin devamını yapmaktansa Leatherface’in kökenlerini anlatan bir prequel filmi yapmakta karar kılınca tekrar endişe dolu bir bekleyiş başlamıştı. Yine yapımcı olarak Hooper ve Henkel vardı fakat filmi yönetecek isim Jonathan Liebesman’di. Liebesman, hatırlarsanız 2003 yılında Darkness Falls adında dandik ötesi, diş perili korku filmini çeken yönetmen. Neyse ki beni şaşırtıp seride en sevdiğim filmlerden birine imza attı. The Beginning, Leatherface’in doğumuyla başlayıp elektrikli testeresi ve Deri Yüz’üyle ilk buluşmasını, aynı zamanda yeniden çevrimdeki Şerif Hoyt karakterinin de geçmişini anlatan bir film. Olaylar ilk filmden dört yıl öncesinde, 1969 yılında geçiyor. Vietnam’da savaşmak üzere birliklerine katılmak için sevgilileriyle beraber yola çıkan iki gencin Hewitt ailesiyle karşılaşması pek uzun sürmüyor. Film, vizyona girdiği ilk haftada, sadece Amerika’da bütçesinden iki milyon dolar fazla para kazandı. Filmin hikayesini yazan David J. Schow, aynı zamanda serinin üçüncü filmini ve ek olarak The Crow filmi ile Critters serisinin üçüncü ve dördüncü filmini yazmış. Bu filmden sonra iki Masters of Horror bölümü ve yine çok sevip geçenlerde yazısını yazdığım The Hills Run Red‘in de hikayesini kaleme almış. İzlanda’da ilk kez bir filme verilen 18 yaş sınırını alan altıncı film benim için ilk film ve ikinci filmden sonra geliyor.
Seri, birçok filme de esinlenme ve hatta çalma kaynağı olmuş. Hali hazırda Horrible High Heels adında bir Chinese Chainsaw Massacre ve Das Deutsche Kettensägen Massaker adında bir German Chainsaw Massacre var. Bunların yanı sıra Texas Vibrator Massacre ve Texas Dildo Masquerade adında iki porno parodisi de var. Wrong Turn, Hollywood Chainsaw Hookers, Motel Hell, Texas Comedy Massacre, Nothing But Trouble, House of 1000 Corpses gibi filmlere ilham (ve parodi) kaynağı olan The Texas Chainsaw Massacre’da hala slasher filmlerinde kullanılan bir takım klişelerin ilk kez kullanılmış olması, filmin bu alt-türde nasıl bir kilometre taşı olduğunun göstergesi. Yazıyı bitirirken Nile 8 grubunun serinin ikinci filminden esinlenerek yaptığı The Insanity of Drayton Sawyer and His Hallucination of Love Brought on by The Texas Chainsaw Massacre Part 2 adlı şarkısını tavsiye ediyorum.
Yazan: Mert Kutay (mert@iyikotufilm.com)
- Etiketler: Bill Moseley Caroline Williams Das Deutsche Kettensägen Massaker Dennis Hopper Duane Whitaker Ed Gein Ed Gein: The Butcher of Plainfield Edwin Neal Gunnar Hansen Horrible High Heels House Of 1000 Corpses In the Light of the Moon Jeff Burr Jessica Biel Jonathan Liebesman Ken Foree Kim Henkel Klasik leatherface Leatherface - The Texas Chainsaw Massacre 3 Marcus Nispel Marilyn Burns Matthew McConaughey Michael Bay Mirrors Motel Hell Nothing But Trouble Peter Jackson Remake Renée Zellweger Seri Shutter Slasher Texas Chainsaw Massacre Texas Comedy Massacre Texas Dildo Masquerade Texas Vibrator Massacre The Eye The Fog The Return of the Texas Chainsaw Massacre The Texas Chainsaw Massacre 2 The Texas Chainsaw Massacre 4: The Next Generation The Texas Chainsaw Massacre: The Beginning Tobe Hooper Tom Everett Tom Savini Viggo Mortensen When a Stranger Calls William Butler
Çok iyi bir yazı olmuş.Texas Katliami bence tüm zamanların en iyi korku filmidir.Serinin ikinci filmi hakkında bilgi almakta oldukça iyi oldu benim açımdan.Bulabilirsem en yakın zamanda izleyeceğim
Yorumunuz: