Mark (Greg Braddock) kız kardeşinin cenazesine katılmak ve gizemli ölümünü çözmek üzere California’ya gider.Konuştuğu dedektiflerden bir tanesinin Nina’nın (Lisa Milano) intihar etmemiş olabileceğini söylemesi üzerine, olayı çözmek için kardeşinin son günlerini araştırmaya başlar. Kardeşinin zamanının büyük çoğunluğunu kasabanın dışında eski bir kilisede geçirdiğini öğrenir. Bu kilise Şeytan’a inananların ibadet ettiği ve ona kurbanlarını adadıkları yerdir. Nina bu korkunç kilise üzerine araştırmalar yapmakta ve bununla ilgili bir kitap yazmaktadır. Mark kiliseye gittiğinde Nina’nın bir vampir olduğunu ve Satan’ın Nina ile Mark’ın evlenmesini istediğini öğrenir.
Satan’s Black Wedding oldukça karanlık bir film. Kötü tanımlamasını da sonuna kadar hakediyor. Bazı vampir sahnelerinin oldukça kanlı ve vahşi olduğunu da belirtmekte fayda var. Fakat vampirlerin dişlerini görüp de gülmemek elde değil, çok basit ve ucuz. Filmin düşük bütçesi filmin neredeyse tüm sahnelerinde hissediliyor.
Filmin yönetmenliğini yapan Nick Phillips (Nick Millard) filmlerinin çoğuna mekan olarak California’yı seçmiş ve bu filminde de bu kuralı bozmamış bir yönetmen. Şehir sarp kayaları, eski evleri ile filme iyi bir atmosfer katmış. Ayrıca yönetmen bu filmle Sexploitation filmlerinden farklı bir türe de göz kırpmış oluyor. Yönetmen aynı yıl içerisinde iki korku filmi birden çekerek (Criminallay Insane) türe hızlı bir giriş yapıyor. Yönetmen 67’yılından 1975 yılına kadar genelde lezbiyen odaklı istismar filmleri çekiyordu.
Yönetmenin aynı yıl çektiği bu iki korku filmi Retro Shock-O-Rama adı altında aynı DVD içinde piyasaya sürüldü. Fakat VHS versiyonu ve DVD versiyonunu seyretmiş biri olarak VHS versiyonunda filmin renk tonlarının daha iyi olduğunu belirtmekte fayda var. DVD’de özellikle kanlı sahnelerde kanın renginin çok rahatsız edici olduğunu söylemeliyim. Bu trash klasiğini türün fanlarının es geçmemesini tavsiye ederim.
Yorumunuz: