Beyazperde’nin en güzel yanı birçok fantastik öğeye yer vermesidir. Yaratıklar, çılgın doktorlar ya da bilim adamları… Bunun yanı sıra telepatiyle ya da hipnozla insanları etki altına alan kötü güçler de beyaz perdede sıkça boy göstermiştir.
Edebiyatta gördüğümüz ilk hipnozcu karakter Svengali karakteridir. George du Maurier’in 1894 yılında yazdığı gotik korku romanı Trilby’de adı geçen Svengali, kuşkusuz romanın en çarpıcı karakteridir. Daha sonra beyazperdeye taşınan roman 1931 yılında izleyici karşısına çıkar. Svengali (1931) adındaki filmin yönetmeni Archie Mayo’ydu ve Svengali’yi canlandıran da dönemin popüler oyuncularından John Barrymore’du. Filmde Svengali adındaki adamın karşısındaki insanları hipnotize ederek etrafına saçtığı dehşet konu alınır. Hatta günümüz popüler kültüründe de bu isim özellikle siyasal alanda rakip politikacıların da birbirleri hakkında kullandıkları kötü bir tabir olmuştur.
Beyazperdenin bir diğer kötü hipnozcusu ise I was a Teenage Werewolf (1957) filminde karşımıza çıkan kötü Dr. Alfred Brandon (Whit Bissell)’dir. Liseli gençler arasında dehşet saçan doktor karşısında Tony Rivers-Teenage Werewolf (Michael London)’u bulur.
Hipnotizm 1919 yapımı iki filmde; Bobby Bumbs and the Hypnotic Eye (kısa bir animasyon) ve The cabinet of Dr. Caligari filmlerinde de karşımıza çıkar. 1959 yapımı Horrors of the Black Museum’da ise bir roman yazarının, asistanını insanları öldürmek için hipnotize ettiğine tanık oluruz. Başka bir filmde ise (Incredibly Strange Creatures Who Stopped Living And Became Mixed-Up Zombies, 1964) karnaval sırasında bir zombiyi hipnotize eden bir çingenenin dehşet verici hikayesi anlatılmaktadır. Çıkış noktası hipnotizm olan diğer filmler ise The Devil Doll (1964), The Hypnotic Eye (1960) The She-Creature (1958) ve The Undead (1958) filmleridir.
Peki ama nedir Hipnotizm? Terim ilk kez 1840’lı yıllarda İskoç hekim S. James Braid tarafından kullanılmıştır. Hipnoz Psikoloji’ye göre, telkine yatkınlık gösteren bir tür yapay uyku veya uyku-uyanıklık arası haldir. İlk zamanlarda büyücülük gibi algılanan hipnoz daha sonra bilim çevrelerinde de özellikle 19.yy.’ın sonlarına doÄŸru bilim alanındaki yerini almıştır.
Hipnoz ve Hipnotizmacı başkarına kötü ya da komik şeyler yaptırabilme gibi yetenekleri (Sevengali örneğinde gördüğümüz) vardır. Edebi olarak baktığımızda da gotik ve korku romanlarına katkıda bulunmuştur. Günümüzde ise yukarıda da kısaca bahsettiğim gibi bilim alanında kullanılmakta, fakat tedavi değeri henüz popüler kültürdeki o kötü imajını bozmaya yetmemiştir.

- Etiketler: Archie Mayo Bobby Bumbs and the Hypnotic Eye George du Maurier Hipnotizm Hipnoz Horrors of the Black Museum I was a Teenage Werewolf Incredibly Strange Creatures Who Stopped Living And Became Mixed-Up Zombies John Barrymore Michael London S. James Braid Svengali The cabinet of Dr. Caligari The Devil Doll The Hypnotic Eye The She-Creature The Undead Trilby Whit Bissell
Yorumunuz: