GeçtiÄŸimiz yıl, tv dizileri ve reklam filmleri çeken Ä°ngiliz Yönetmen Ben Wheatley’in ilk sinema filmi Down Terrace’ın sınırlı bir dağıtımı yapıldı. Sözde £6,000 gibi oldukça düşük bir bütçeyle yapılan film, genellikle Brighton gangsteri, onun sevgili karısı ve bahsedilmeyen bir suçtan aklanmış huysuz oÄŸluna ait sıcak banliyö evinde geçen oldukça eÄŸlenceli bir kara komedi filmi. Sürekli yoksul karakterler gelip gidiyor; yarı doÄŸaçlama, üstü kapalı küçük konuÅŸmalar geçiyor ve insanların çoÄŸu tahtalıköyü boyluyor. Film düşük bir bütçeyle hazırlanmış olmasına raÄŸmen, daha geniÅŸ bir kitleye ulaÅŸmış olan sonraki filmi Kill List’i görmek için izleyiciyi oldukça heyecanlandırıyor.
Kill List yukarıda da bahsettiÄŸim gibi yönetmenliÄŸini Ben Wheatley’in yaptığı, baÅŸrollerinde ise Neil Maskell, Michael Smiley ve MyAnna Buring’in oynadığı bir Ä°ngiliz korku filmi. Tıpkı Down Terrace gibi, Kill List de belli bir türde baÅŸlayıp baÅŸka türlere atlayan ve dönüşen huzursuz edici, gizemli bir gerilim filmi. Bu biçimdeki filmlerin bir örneÄŸi de, bir hayli hayal kırıklığına yol açan, korku filmine dönüşmeden önce western filmi olarak baÅŸlayan Cowboys & Aliens filmi. Günümüz popüler sinemasında bu tür örneklere rastlamak mümkün. Bir Ä°kinci Dünya Savaşı filmi olan Michael Mann’ın The Keep filmi de ilerleyen dakikalarda bir korku filmine dönüşüyor. Aynı ÅŸeyi John McTiernan’ın Predator filminde de görmek mümkün.
Jay (Neil Maskell), rahat bir banliyö evinde dediğim dedik ve alıngan sarışın eşi Shel (MyAnna Buring) ve uyku vakti geldiğinde zırhlı arabaların Irak, Afganistan ve Bağdat’taki pusuları hakkında hikâyeler dinlemek yerine babasıyla şövalyecilik oynamayı tercih eden yedi yaşındaki oğlu Sam ile birlikte yaşayan eski bir asker. Sekiz ay önce Irak’da geçirdiği kaza sonrası evine dönen Jay, ailesi ile ilgili sorunlar yaşamaktadır. Eski bir arkadaşı olan Gal (Michael Smiley) ile buluştuğu bir partiden sonra, Gal’ın kendisine teklif ettiği işi kabul eder. Görev ise, kendilerine verilen üç kişilik listedeki hedefleri öldürmektir.
Gittikçe başladığı türden başka bir yola doğru ilerleyen film ile birdenbire kendimizi doğaüstü meydan okumaların gerçekçi, ahlaki ve politik dayanakları değiştirdiği bir korku filminin içinde buluyoruz. İlk olarak bir ailenin ekonomik nedenlerden dolayı yaşadığı olumsuzlukların anlatıldığı bir aile filminden, 60 ve 70’li yılların Hammer Film Stüdyosu tadında bir filme dönüşüyor. Aklıma hemen herkesin bildiği bir İngiliz filmi olan The Wicker Man geliyor, orada Peter Fonda ve Warren Oates’in kırsal arazide şeytanla karşılaşmaları var. Başlangıçta diyaloglar çoğunlukla muğlâk ve takip etmesi güç, sonra film ilerledikçe film daha karanlık ve daha kasvetli bir hal alıyor, bazı sahneler o denli allak bullak edici ki, ne olup bittiğini anlamanın imkânı yok.
Tipik İngiliz filmlerinin sahip olduğu karanlık ve cesur tavır filmde kendini açıkça gösteriyor. Film genel olarak oldukça zekice kurgulanmış, bazı diyaloglara serpiştirilmiş mizah unsurları çok başarılı ve oyunculuklar da bir o kadar iyi. Ayrıca Jim Williams’ın tedirgin edici müziklerinin de çok iyi olduğunu söylemek gerek. Gerilim ve gerçeklik dolu filmde, yaşanan her şey oyuncuların performansından dolayı oldukça ikna edici. Muhteşem bir özgünlük ve hayal gücüne sahip sinemacı Wheatley, bizi filmin sonunda kurmamız gereken bağlantılarla baş başa bırakıyor.
Tolga DemirtaÅŸ (tolga@iyikotufilm.com)
Yorumunuz: