Geceyarısı filmlerine duyduğum ilginin oluşmasını sağlayan ve eminim benim gibi bir çoğunuzun da bu filmleri sevme sebebi olan, 19 sayı çıkmış kült dergi Geceyarısı Sineması’nın editörü Kaya Özkaracalar’ın İyi “Kötü Film” takipçileri için imzaladığı Geceyarısı Filmleri kitabına sahip olmak için yapmanız gereken aşağıdaki yorumlar kısmına en sevdiğiniz gece yarısı filmini nedeniyle birlikte kısaca belirtmek. Yorum yazanlar arasından yapacağımız çekilişle bir takipçimiz bizden bu nadide kitabı kazanacak. Bol şans!
“Kayalıkların dibindeki sahillerin ve harabe şatoların ozanı Jean Rollin, İtalyan korku sinemasının öncüsü Riccardo Freda, “itibara mazhar” görülen bir B tipi film yönetmeni Roger Corman ve onun genç takipçisi Michele Soavi, gotik korku filmlerinin ustası Antonio Margheriti, “öteki” korku filmlerinin kült yaratıcısı Lucio Fulci, karanlık asi diva Asia Argento, siyah eldivenli sihirbaz Dario Argento, korku sinemasından kayan büyük yıldız Soledad Miranda sinema tarihine unutulmaz izler bıraktılar.
Kaya Özkaracalar, “Günahkar Rahibe”lerden, “Nazi Erotika”larına,”Fahişe” filmlerden “Snuff” filmlerine kadar, korkunun, gerilimin ve vahşetin damarlarında geziyor.
Bütün bu filmler sizi KARANLIĞA DOĞRU ÇAĞIRIYOR. Korkunun kanatlarında huzur ve güven arayanlar için işte size: GECEYARISI FİLMLERİ… Emin olun, keyiften ÖLECEKSİNİZ!”
“Nosferatu, Bir Korkunun Senfonisi/1922”
Alman dışa vurumculuğu akımının öncü yapıtlarından sayılan bir eser olması ve sessiz film özelliğini ile jest-mimiklerin hakim olduğu bir oyunculuğu, siyah beyaz görüntüsü ve bazı konuşma esnalarında ekrana diyalogların yansıtılmasıyla merak uyandırıcı bir hale getiriyor.
konu da can alıcı nokta ise;
Kont Orlock, Hutter’ın kız arkadaşını görüp onu gözüne kestirmesi ile bir kovalamaca başlıyor olması.
Hutter kız arkadaşını kurtarabilmek için bir an önce eve varmalı!
Dracula (1931) çünkü Bela Lugosi’nin Dracula karakterine verdiği kişilik günümüze kadar etkilerini göstermektedir.
Karanlık Sırlar (Janghwa, Hongryeon)2003
Çağımızın en yetenekli yönetmenlerinden biri olan Ji-woon Kim’in en iyi çalışması olduğunu düşünüyorum.Ailenin kutsal yapısının yıkılışı resmedilirken çok fazla kan ve şiddet göstermeden senaryosundan güç alan, parçalı kurguyu filmin sonunda kafalarda soru işareti bırakmayacak kadar iyi kullanan bir film.bir kaç kez izleyince, sinemasal açıdan çok doyurucu bir film olduğunu daha iyi görüyorum.
Carnival of Souls (1962), mükemmel bir geceyarısı filmidir, çok severim. gizem, ilginç diyaloglar, insanı ürperten bir müzik ve zamanını aşan harika çekimler. Üstelik bir geceyarısı filmi için muhteşem bir ada sahip!
kitaplığımda olmasından mutluluk duyduğum kitaplardan biri. hem adı geçen yönetmenler, onların hikâyeleri ve değinilen filmleri, hem içindeki diğer ilgili konular, arada sürpriz filmler hem de sn. özkaracalar’ ın “bir solukta” deyimine uygunluktaki dili, kitabın benim için değerini arttırıyor.
bendeki nüshası maalesef imzasız ama imzalı oluşu da cabası… şanslı okurlara şimdiden iyi okumalar…
süper site, iyi kitap…
belki korku gerilim değil ama yine de alan parker’in ve benim için sinemanın en iyi gangster filmlerinden biri bugsy mallone.
hem heyecan, hem komedi hem de dedim ya işte gangster filmi 🙂
seyretmeyen var mı?
bu film olmaz diyenler için de “cüceler de başta küçüktü” diyorum…
-evil dead 2-
en manyak, en bahtsız, en gözü dönmüş ve en iflah olmaz aşk adamı olan ash williams gibi bir karakteri barındırdığı için.kendisi idolümdür ayrıca. saygılar
(riding the bullet)
bütün eleştirmenler tarafından yerden yere vurulasada ,bir yol ve gece-yarısı filminde olması gereken bütün özelliklere sahip, sırf kaza sahnesindeki film içinde film bölümü için bile hafızalarda kalacak bir film…
(koroyisha ichi)
takashi miike’ nin belki de uluslarası sinema piyasasında en bilinen filmi…
belki gozu’ dan biraz daha kolay ama yine de öyle
kolay kolay tarif edilemeyecek, garip ama bir o
kadar da lezzet dolu bir film.
açılışıysa, herhalde filmin en kolay hazmedilebilir sahnelerinden…
İngmar Bergman’dan Det sjunde inseglet harika oyuncu kadrosu (Max von sydow , Bibi andersson) İngmar Bergmanın harika yönetmenliği ve senayosuyla kesinle benim gece yarısı filmim.Azraille satranç oynamak, filmin sonundaki dansları aslında hiç birinde duygusal bir yön yok ama İngmar Bergman o kadar gerçekçi çekmiş ki izlediğimde gözlerim dolar, sanki gerçekten ölmüşler gibi kesinle izlenmesi gereken anlam yüklü filmlerden biri benim için.
Yorumunuz: