iyiköfüfilm

16
May
2010

Naked Killer (1992)

İstismar Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

Naked Killer, yönetmenliğini Clarence Fok Yiu-leung’un yaptığı, yapımcılığı ve senaryosu Wong Jing’e ait 1992 yapımı bir Hong Kong filmi. Kanlı şiddet sahneleri ve hız kesmeyen aksiyonuyla tipik Hong Kong aksiyon sinemasının iyi bir örneği. Çoğu eleştirmen ve izleyici için kült mertebesinde olan film, bazı enerjik dövüş sahneleriyle Hong Kong sinemasının tanıdık ismi John Woo’nun işlerini anımsatıyor. Her ne kadar Hong Kong sinemasındaki en başarılı işlere Woo imza atmış olsa da bu film de en seksilerden bir tanesi. Filmdeki kadın oyuncular çok iyi seçilmiş.

Uzak doğu sineması,  özellikle Japon sinemasında gördüğümüz Pinku Violence karakterleri Japon sinemasında farklı zamanlarda kendine yer bulmuştur. B filmleri yakından incelediğimizde güçlü kadın karakterler, popüler mainstream Japon sinemasında yer bulan sakin, ev kadını karakterlerine karşı bir savaş içindedir. Naked Killer’da da filmin izleyiciye sunduğu bazen feminizmin uç noktalarına kadar ulaşabilen ve ihlal edilebilen kadınıllığın ve baskın cinsiyet kimliğinin mücadelesi gibi.

Naked Killer tam anlamıyla bir CAT III filmi. Özellikle 80’lerin ortalarından sonra ve 90’ların sonralına kadar Hong-Kong sineması için can simidi olan bu +18 ibareli filmler için kullanılan bir kategori tanımlamasıdır.

Filmimiz oldukça iyi stilize edilmiş bir şiddet sahnesiyle açılıyor. Genç  ve güzel bir kadın sisli, kimsenin olmadığı bir caddede evine doğru yürümektedir. Takip edildiğinin farkındadır. Evine kendini zar zor atar. Fakat hiçbir şey olmamış gibi soyunur, müziği açar ve duşa girer. Tam bu sırada kadını takip eden adam da içeri girer ve kadının duş aldığı banyoya yönelir. Perdeyi açar ve aralarında bir mücadele başlar. Oldukça hareketli bir aksiyon sahnesiyle açılan film ilerleyen dakikalarda yaşanacakların müjdecisi gibi. (daha&helliip;)


14
May
2010

İstismar Filmleri

İstismar Filmleri Kavram-Kuram-Fenomen kategorilerinde yayınlandı.

Exploitation film genellikle dehşet verici konular ‘istismar edilerek’ geliştirilen bir film türüdür. “Exploitation” terimi film piyasasında oldukça yaygındır; promosyon ve reklam anlamında her türden film için kullanılır. Bu filmler büyük bir star, özel efektler, seks, şiddet, romantizm gibi bir anlamda sömürecek konulara ihtiyaç duyarlar.  Buna rağmen bir exploitation filmi ağırlıklı olarak sansasyonel reklamcılığa ve filmin gerçek kalitesinden ziyade tasvir edilen konunun geniş ve dehşet verici bir şekilde abartılı aktarımına dayanır. Exploitation filmleri genellikle her bakımdan düşük kalitede filmlerdir. Ancak durum her zaman böyle değildir. Exploitation filmleri bazen ciddi anlamda ilgi toplar ve popüler olurlar.

Tarihçe

Exploitation filmlerde, müstehcen ya da açık seçik seks sahneleri, sansasyonel şiddet, hap kullanımı, çıplaklık, tuhaf ve korkutucu şeyler, kan, gariplik, yıkım, isyan ve kargaşa en önemli özelliklerdendir. Bu tür filmler sinemacılığın ilk günlerinden beri çekilse de ABD ve Avrupa’da genel anlamdan sansürün ve sinema kurallarının yumuşaması ile birlikte, 1960 ve 70’lerde popülerleşmişlerdir. Ayrıca yapımcılar televizyon nedeniyle kaybettikleri izleyicinin ilgisini çekmek için sansasyonel öğeler kullanmıştır. Çoğu tiyatrolarda oynanamayacak ve ABD’de NC-17 derecesi alamayacak denli düşük bütçeli filmlerdir. 1990’lardan beri exploitation filmler, türü para-sinema olarak adlandıran akademik çevrelerin de dikkatini çekmektedir.

Exploitation” sözcüğü çok geniş anlamda tanımlanır ve filmin asıl içeriğinden ziyade seyircinin filmi algılaması ile ilgilenir. Hays Code’u geçemeyen sanat filmleri ve exploitation filmler genelde aynı salonlarda gösterildiği için ilgi çekici malzeme ve sanatsal içerik genelde bir aradadır. Explioitation filmler, filmlerinde saldırganlık öğesi baskın olan ve “saygın olmayan” malzemeyi cesurca işleyen ünlü Avrupalı yönetmenler Derek Jarman, Luis Buñuel, ve  Jean-Luc Godard sayesinde gelişmiştir. Stanley Kubrick‘in A Clockwork Orange, Tod Browning‘in Freaks ve Roman Polanski‘nin Repulsion filmi dâhil olmak üzere klasik olarak adlandırılan pek çok filmde seks, şiddet ve exploitation filmleri ile bağdaştırılan şok vardır. Buñuel’in Un chien andalou filmi modern splatter filmine özgü öğeler içermektedir.  Eğer Carnival of Souls Avrupa’da çekilmiş olsaydı sanat filmi olarak, öte yandan Eyes Without a Face Amerika’da çekilseydi düşük bütçeli bir korku filmi diye sınıflandırılacağı iddia edilmektedir. Sanat filmlerinin ve exploitation filmlerinin seyircisi Hollywood’un sunduklarını genelde reddeder. (daha&helliip;)


3
May
2010

Dolemite (1975)

B-Film İstismar Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

Dolemite, yönetmenliğini D’Urville Martin’in yaptığı, senaryosunu Rudy Ray Moore’ın yazdığı 1975 yapımı bir blaxploitation filmi. Rudy Ray Moore filmde aynı zamanda ana karakter Dolemite rolüyle karşımıza çıkarken, filmin soundtrackinde de yine aynı ismin imzası var. Rudy Ray Moore kariyerine 1960’ların sonunda stand-up komedyeni olarak başladığında, Dolemite adında evsiz bir şehir kahramanının hikayesini duyar ve bu karakteri stand-up showlarına taşır. Hatta 1970 yılında çıkardığı Eat Out More Often albümünde de bu karaktere yer verir ve albüm listelerde top 25’in arasına girer. 1975 yılında Moore, Dolemite karakterini beyazperdeye taşımaya karar verir ve kendisinin Dolemite’i canlandırdığı, kastta da arkadaşlarının yer aldığı bu film ortaya çıkar.

Filmin başlangıcında, filme adını veren başkahramanımız Dolemite’i hapishanede görüyoruz. Bu sahnenin ardından gelen flashbackde ise dedektifler Dolemite’in arabasının bagajında çalıntı kürk ve uyuşturucu bulurlar. Bir süre sonra affedilir ve hapisten çıkar. Hapisten sonra başına türlü belalar gelir. Fakat bu belalara karşı yalnız değildir. Etrafında Charlie’nin Melekleri tarzında kung-fu bilen ve liderliğini Queen Bee’nin yaptığı bir kadın grubu vardır. The Total Experience adlı klübünü Willie Green’den geri almak için bu kung-fu bilen güzellerle beraber Willie’ye karşı savaşır. Willi Green karakterini canlandıran oyuncu aynı zamanda filmin yönetmeni D’Urville Martin. (daha&helliip;)


9
Nis
2010

Vampiros lesbos (1971)

İstismar Filmleri Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

Vampiros Lesbos yönetmenliğini Jesus Franco’nun yaptığı, Bram Stoker’ın kısa hikayesi “Dracula’s Guest” den esinlenmeler taşıyan, bir erotik gerilim filmi. Avrupa istismar sinemasının oldukça başarılı işlerinden olan bu film, kimilerine göre Franco’nun da ustalık eserlerinden birisi.

Filmin konusu kısaca şöyle; Linda Westinghouse (Ewa Strömberg) Simpson&Simpson avukatlık bürosunda çalışan bir avukattır. Rüyalarında ise sürekli kendisini çağıran bir kadın görmektedir. Bir miras olayı ile ilgili görüşmek üzere genç ve güzel kontes Carody’nin (Soledad Miranda) adadaki evine gider. Nadine Carody’e Kont Dracula’dan miras kalmıştır. Nadine’in büyüleyici güzelliğinden etkilenmemenin imkanı yoktur ve Linda’nın rüyalarında kendisi çağıran kadın Kont Dracula tarafından vampire dönüştürülmüş Nadine’den başkası değildir. Nadine ile aralarında başlayan yakınlaşma filmin de temellerini oluşturur. Bu yakınlaşmadan rahatsız olan Linda’nın erkek arkadaşı, okültizm ile ilgilenen bir doktordan yardım alır ve Linda’yı Nadine’nin etkisinden kurtarmaya çalışır.

Filmi Türk izleyiciler için ilginç kılan en büyük etken ise filmin İstanbul’da geçiyor olması. İstanbul’u Jess Franco’nun gözünden hem de en önemli filmlerinden birisinde izlemek heyecan verici. Filmi daha önce DVD de seyretmiş olmama rağmen İstanbul Film Festivali kapsamında, beyazperdede izlemek ayrı bir keyifti. Bu keyfi salonu dolduran birçok kişi yaşayamamış olsa da (saçma sapan sebeplerle olur olmaz her şeye gülen bir izleyici topluluğu) benim için güzel bir deneyimdi.

Bir vampir filmi olmasına karşın filmde alışılagelmiş olan Hıristiyan imgelerine (kilise, haç vb.) rastlanmayıp bolca camii görüntüsüne yer verilmiş. (daha&helliip;)


Seven For Women yönetmenliğini, aynı zamanda filmin başrol oyuncusu olan Michel Lemoine’in yaptığı 1976 yapımı bir Fransız erotik korku filmi. Michel Lemoine Avrupa kült sineması severler için tanıdık bir yüz. Farklı türlerdeki filmlerde karşımıza çıkan oyuncuyu “Sex on the Beach” ve “Death on the Fourposter” filmlerinden hatırlamak mümkün. Lemoine aynı zamanda birçok softcore ve hardcore erotik filme de imza atmış bir yönetmen.

Seven Women for Satan’ın bir klasik olan “The Most Dangerous Game” hikayesinin bir adaptasyonu olmadığını söylemek mümkün ama aynı isimli filmin bol çıplaklık içeren bir “remake”i. The Most Dangerous Game, 1924 yılında Richard Connell tarafından yazılmış, 1932 yılında da beyazperdeye uyarlanmış bir kısa hikaye. Seven Women for Satan da ise The Most Dangerous Game filmindeki Zaroff karakterinin oğlu Boris Zaroff üzerinden dönüyor hikaye.

Boris Zaroff (Michel Lemoine) hafta içi görünürde gayet normal, işine gidip gelen bir adamdır. Fakat sürekli kadınları takip edip onlara işkence yaptığının hayalini kurar. Kadınlar onun için güzel oyuncak bebekler gibidir. Hafta sonları ise bu hayallerini gerçekleştirmek için daha önce kadınlara aynı işkenceleri yapan atalarının da yaşadığı, bir çeşit işkence mabedi olan şatosuna gider. Şatoda kahyası Karl (Howard Vernon) ona bu işkence konusunda yardım eder. Daha önce Karl’ın da ataları Boris Zaroff’un atalarının kahyalığını yapmıştır. (daha&helliip;)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İyiKötüFilm Hakkında
İyiKötüFilm Röportajlar
İyiKötüFilm Bağlantılar
Extreme Haribo Giallo For Dummies Immoral Tales Kahramanlar Sinemada Korkucu Once upon in a time in Western Öteki Sinema Sinematik Ters Ninja

İyiKötüFilm Feeds


İyiKötüFilm
yeni