Hollywood dünyasında her zaman için modeller kendilerine daha büyük hedefler seçmiştir. İdealize bir güzellik ve seksilik tabi ki her zaman beyazperde için de olumlu puan kazandırmıştır. Jessica Lange için de böyle olmuş. Bunun yanında oyunculuk konusundaki yeteneği sayesinde de sadece güzel bir surattan fazlası olduğunu zamanla gösterdi.
20 Nisan 1949 tarihinde Minnesota’da dünyaya gelen Jessica babasının işlerinden dolayı sürekli yer değiştirmek zorunda olmasıyla da birlikte pek rahat bir çocukluk geçirmedi. 1967 yılında Minnesota Üniversitesi’nde sanat alanında lisans almaya hak kazandığında durum değişti. Orada ünlü İspanyol fotoğrafçı Francisco Grande ile tanışınca bu alanda çalışmalarına da başladı. Küçüklüğünden kalan bir alışkanlıkla yine çeşitli şehirleri dolaşmaya başlayınca Fransa’da performans sanatçısı Etienne Decroux ile tanışarak resim,dans ve oyunculuk alanlarında da kendini geliştirmeye başladı. Bir dönem Jerry Hall ve Grace Jones gibi 70lerin ikonik isimleriyle aynı yerde yaşamış olma deneyimini de tatmış kendileri.
Bir model ajansıyla da anlaşma imzaladıktan sonra ve bu alanda da uzun süre çalıştıktan sonra 1973 yılında New York’a gitmiş. Dans, modellik, oyunculuk gibi sanatın pek çok farklı alanında faaliyet göstermeye devam etmiş burada da. Tam da o sıralarda King Kong filminin yeniden çekiminde yer alan kişilerden biri olmaya hak kazandı. 1976 yılında film büyük başarı kazandı ve Jessica’nın da içinde bulunduğu pek çok unutulmaz sahneyi de barındırdı. Bu performans o zamanlar ki sinema eleştirmenleri tarafından ön yargıyla karşılanarak pek beğenilmemiş ama yanlış düşündüklerini zamanla anlamışlar. Biraz da bu sebepten olsa gerek ilerleyen 3 yılda hiçbir projede yer almamış.
1979 yılına geldiğimizde ise yarı otobiyografik bir film olan All That Jazz ve Angel of Death rolü karşımıza çıkıyor.
Ardından 80lere geliyoruz ve Postman Always Rings Twice adlı bir başka efsanenin daha cinsel içerikli yeniden çekiminde yer alıyor. Jack Nicholson da var burada (evet adeta Little Shop of Horrors’tan bahsederken her defasında söylendiği gibi). Bu performansıyla Jessica Lange için birkaç yıl önce kötü eleştirilerde bulunan sinema yazarlarının da fikri bir hayli değişmiş.
Bu noktadan sonra da hit filmler ardı ardına geldi. Öncelikle 1982 yılında trajik bir hayat hikayesine sahip olan oyuncu Frances Farmer’ı canlandırdığı Frances filmi vardı. Bu rolün kendisini her yönden çok etkilediğini belirtmiş olmasının yanında performansı da yine takdire değerdi.
Böyle ağır içerikli bir filmden sonra biraz daha farklı bir türe yöneldi ve oyunculuk kariyerindeki en çok hatırlanan filmlerden biri olan Tootsie ile seyircilerin karşısına çıktı. Kadın kılığındaki Dustin Hoffman bu filmde doğal olarak bir hayli ön plandaydı ama Jessica Lange bu sefer bir pembe dizi oyuncusunu canlandırdığı rolüyle yine dikkat çekmeyi başardı. Filmin hikayesinin son derece acayip olmasına rağmen ikili, iyi bir uyum yakalamışlardı. Bu rolüyle o yıl en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Akademi ödülünü de aldı.
Sonrasında bence en iyi filmlerinden biri olan biyografik Sweet Dreams ile Patsy Cline’ı canlandırdı. Kadın country müzisyenleri için pek çok şeyi değiştirmiş olan ama tam da bu başarıları elde ettikten sonra trajik şekilde hayata veda eden Patsy Cline rolünü de hakkını vererek yerine getirdi.
80lerin geri kalanında Sissy Spacek ve Diane Keaton ile Crimes Of The Heart ve Dennis Quaid ile Everybody’s All American filminde yer aldı.
90lara geldiğimizde ise Men Don’t Leave adlı filmindeki rolüyle yine kariyerinin en etkileyici performanslarından birini gerçekleştirdi.
1991 yılında yine klasik bir filmin remake versiyonunda Martin Scorsese tarafından yönetilen Cape Fear adlı filmde oynadı. Robert DeNiro ile birlikte yine güçlü bir oyunculuk sergilemişti.
2000lere gelindiğinde ise sinemada güçlü ve önemli bir isim olmaya devam etti. Liam Neeson ile Rob Roy adlı filmde, Christina Ricci ile Prozac Nation adlı filmde ve underrated kalan ama bence en az diğer Tim Burton filmleri kadar başarılı olan 2003 yapımı Big Fish‘te oynadı.
2009 yılında bir HBO filmi olan ve bir belgeselden etkilenilerek yapılan Grey Gardens ile farklı bir alana yöneldi. Edith Beale ve kızının yaşadıkları sıradışı olaylardan etkilenilerek yapılan bu filmde hem Edith Beale ile olan benzerliğiyle hem de iyi oyunculuğuyla yine ilgi çekici olmaya başardı.
Günümüzde kendisi 64 yaşında ve durmaya hiç de niyeti yok gibi görünüyor. Aksine, benim de çok sevdiğim ve yeni sezonunu merakla beklediğim American Horror Story ile bir ikon olmaya devam ediyor.
İpek Çakır

- Etiketler: All That Jazz American Horror Story Angel of Death Big Fish Cape Fear Crimes Of The Heart Dennis Quaid Diane Keaton Dustin Hoffman Edith Beale Etienne Decroux Everybody's All American Grace Jones Grey Gardens Jerry Hall Jessica Lange Men Don't Leave Patsy Cline Postman Always Rings Twice Prozac Nation Robert DeNiro Sissy Spacek Sweet Dreams Tootsie
Jessica Lange hakkında bir şeyler okumak güzel ama epey eksik bir yazı olmuş. Lange’in Blue Sky filmi ile en iyi kadın oyuncu oscarı kazandığından bahsedilmemiş mesela. Aynı şekilde Music Box performansı ve Sam Sheapard ile olan ilişkisi de yok.
Her ne kadar yazıda geçen bilgilerin yanında az kalsa da sayenizde bu birkaç eksik de tamamlanmış oldu ilginize teşekkürler.
Yorumunuz: