iyiköfüfilm

erotic_night_of_the_living_deadErotik filmler ve korku filmleri arasında bir köprü kurma çabasıyla, yönetmen Joe D’Amato her iki türün de takipçilerinin ilgisini çekecek bir film yapmaya karar verince ortaya Erotic Nights of the Living Dead çıktı. Söz konusu film (“Sexy Nights of the Living Dead” olarak da bilinir) adından da anlaşıldığı gibi, erotik görüntüler ve vahşi, klasik zombi sahnelerinin karışımını bol miktarda içeriyor. Gösterildiği Grindhouse sinemalarında eminim ki izleyicilerin garip duygular içinde çığlık atmalarına neden olmuştur. Bunun yanında ilk bir saat ve 15 dakika içinde daha çok erotizme yönelilirken son 40 dakikada korku türü devreye girip dozunu arttırıyor hatta filmi tamamen ele geçiriyor demek mümkün. Enteresan bir ayrıntı ise başrol oyuncularından George Eastman’ın film boyunca pantolonunu tam olarak çıkarmıyor olması.

Konuya geldiğimizde, Karayiplerdeki terkedilmiş bir adada zenginler için ilgi çekici bir mekan yaratmayı planlayan girişimci ruhlu biriyle karşılaşıyoruz. Etrafındaki tanıdıklarından gelen bütün uyarılara rağmen “Cat Island” adını vereceği bu mekanı yaratmak konusunda ısrarlı olan girişimcimiz bu amaçla genelde tshirtsüz olarak görülen (ama daha önce de belirttiğim gibi asla tam olarak çıplak kalmayan) Larry’i (George Eastman) görevlendiriyor. Adaya geldiklerinde aslında buranın o kadar da “terkedilmiş” olmadığını ve Laura Gemser ile büyükbabasının adayı çoktan istila etmiş olduklarını görürler. Aynı zamanda onların bir tür değişim içindeki canlıların (kısaca zombiler diyelim) sona kalan örnekleri olduğunu da zamanla anlarlar. Ziyaretçilere karşı da tahmin edileceği gibi pek sıcakkanlı değiller. Ama tabi ki ziyaretçiler de geri adım atmak niyetinde değildir ve bu durumla mücadele etmeye karar verirler. Ta ki adada yaşayan ve öldü sanılan diğer insanlar zombi olarak adaya geri dönene kadar.. (daha&helliip;)


20
Eyl
2012

Re-Animator (1985)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

1985 yapımı “Re- Animator”, Howard Phillips Lovecraft’ın “Herbert West—Reanimator” adlı kısa öyküsünden uyarlanan Stuart Gordon yönetmenliğinde korku- komedi türünde kült bir yapım. “Re- Animator”, hem serisinin başlangıcı hem de kendine özgü atmosferiyle akıllara zarar ikili Stuart Gordon ve Brian Yuzna ürünü. Filmin yapımcılığını yapan usta yönetmen Brian Yuzna ise serinin devamındaki iki filmi olan “Bride of Re-Animator”, “Beyond Re-Animator” adlı filmlerin yönetmenliğini yapmıştır. Başrollerinde, Stuart Gordon’ın daha sonra diğer bir kült yapımı olan “From Beyond”da beraber çalışacağı Jeffrey Combs ve Barbara Crampton’ın yanı sıra “Bride of Re- Animator”de de yer alan Bruce Abbott ve David Gale  bulunmaktadır.

New England’daki Fantastik Miskatonik Üniversitesi’nde tıp öğrencisi olan Dan (Bruce Abbott), öğrenci evi geçim derdine düşmüştür. Dan, ev arkadaşı olarak İsviçre’den yeni gelen, tıbbi araştırmalar yapan Herbert West’i (Jeffrey Combs) alır. Dan’in kız arkadaşı ve tıp fakültesi dekanının kızı Megan (Barbara Crampton), West’le tanıştığı andan itibaren onda ters giden bir şeyler olduğunu Dan’in kafasına vura vura anlatmaya çalışır. Kendini deneylerine fazlasıyla kaptırmış çılgın bilim insanımız West’in deneyleri, karakterlerimizin her birini zıvanadan çıkarır.

 80’lerin en önemli üçü bir arada (korku- komedi-gore) filmlerinden olan “Re- Animator’de West, fosforlu kalem suyu şişesiyle ölmüş kişileri yeniden canlandırmaktadır. Bu şişeden her türlü nasibini alan karakterlerimizin de yaşadıkları hayat, hayat olmaktan çıkar. Film ve hikaye, Mary Shelly’nin Frankenstein’ını alıp ağır bir çekiçle kafasına vurur. Hatta serinin devamındaki “Bride of Re-Animator”, “Frankenstein’ın Gelini” gibi yola devam eder. (daha&helliip;)


18
Haz
2012

Megan is Missing (2011)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

Megan is Missing, önceden Strangeland, Every Mother’s Worst Fear ve Hamal 18, Hard Candy, daha yakın zamanda Trust ve hatta pek sayılmasa da Julia X 3D filmlerinin izlediği yoldan giden bir mockumentary filmi. Daha doğrusu filmin son 25 dakikasına kadar bir gençlik-drama filmi izlediğinizi, hatta izlediğinizin bir film de olmadığını ve iki genç kızın yaşadıklarına bir şekilde dahil olduğunuzu düşünebilirsiniz. Aslında filmin bu yönde sıkıntıları da yok değil. Bunlardan önce filmin ekibine bir göz atalım.

Filmin yönetmeni Michael Goi, aslında görüntü yönetmeni olarak çalışan bir isim. Seksenli yılların sonundan itibaren girdiği film piyasasına ucuz video filmleri ve erotik filmlere görüntü yönetmenliği yaparak başlamış. Son beş yıl içerisinde ise televizyona geçiş yaparak My Name is Earl, The Mentalist, Glee ve American Horror Story gibi isminden söz ettiren dizilerde çalışmış. Megan is Missing yönetmenin ikinci filmi. Senaryosu da kendisine ait olan filmi evladı gibi sevdiğini IMDB mesaj panolarında izleyicilerle mesajlaşmasından anlayabiliyoruz. Kızların annelerini canlandıran Tammy Klein ve April Stewart dışındaki oyuncular pek fazla oyunculuk tecrübesi olan kişiler olmasa da göze batan bir rol görmedim. April Stewart son 8 sezondur South Park dizisinde ve envai çeşit video oyununda (mesela God of War 3’teki Afrodit) seslendirme yapmış.

Filme ismini veren Megan 14 yaşında bir kız. Filmdeki gençlerin yaşam tarzı 1995 yapımı Kids filmini anımsatabilir, hemen hemen hepsi uyuşturucu kullanıp bol bol seks yapıyor. Megan’ın yancısı Amy ise biraz daha içine kapanık, antisosyal bir kız. (daha&helliip;)


1
Şub
2012

Opera (1987)

Giallo kategorilerinde yayınlandı.

Amerika’da “Terror at the Opera” ismiyle vizyona giren film, 1987 yılında Dario Argento tarafından yazılıp, yönetilmiş bir İtalyan giallo filmi. Başrolleri Cristina Marsillach, Urbano Barberini ve Ian Charleson paylaşıyor.

Film Argento’ya ticari anlamda oldukça getiri sağlamıştır. Zaten filmi de izlediğimiz zaman sinemasal değerini bir kenara bırakıp, “sex-murder” açısından bakılacak olunursa, ticari bir kaygısının olduğunu fark etmememiz mümkün değil. Filmdeki cinayet sahneleri yine filmin genelinde olduğu gibi oldukça başarılı. Filmin türüne yakışır abartılı kamera açıları ve yine abartılı dekorlardan kaçınmamıştır. Şiddet ve müziğin mükemmel uyumu da gözden kaçmıyor ve film boyunca İtalya’nın Rönesans ruhuna yakışır, bir birinden güzel klasik eserleri dinlerken, araya katilin ruhunu yansıtan ve bizi daha da bir telaşa sokan rock soundları girdiğinde tadından yenilmez bir hal alıyor. Opera salonundaki kuşların gözünden çekilmiş sahneler kamera hareketlerinin bir kuş gibi oradan oraya yalpalanması oldukça baş döndürücü, “bu gerilim bitsin de haydi artık odaklansın” diye umutla beklenilebilir. Ayrıca Argento, ilham kaynağı Hitchcock’un röntgenci sinema ruhuna saygı duruşunda bulunmaktan geri kalmamış.

Bir parça da filmin konusuna değinelim. 17 yaşındaki Betty, Verdi’nin Macbeth’indeki (İtalyan besteci Verdi’nin, Shakspeare’in Macbeth’ini temel alarak bestelediği 4 perdelik opera eseri) başrol oyuncusunun ayağını sakatlaması ile bu rolü alma şansı yakalar. (daha&helliip;)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İyiKötüFilm Hakkında
İyiKötüFilm Röportajlar
İyiKötüFilm Bağlantılar
Extreme Haribo Giallo For Dummies Immoral Tales Kahramanlar Sinemada Korkucu Once upon in a time in Western Öteki Sinema Sinematik Ters Ninja

İyiKötüFilm Feeds


İyiKötüFilm
yeni