iyiköfüfilm

20
Kas
2012

Out of the Past (1947)

Kavram-Kuram-Fenomen kategorilerinde yayınlandı.

Jacques Tourneur bilincini sızdırıyor.

1947 öncesini göz önünde bulundurmazsak, Jacques Tourneur’ün Out of the Past’ını film-noir kategorisinde ilk sıralara koyabiliriz. Eğer ki siyah-beyaz filmlerin korkunç derecede melodramatik oyunculuklarla muzdarip olduğunu düşünüyorsanız, tüm samimiyetimle söylüyorum ki Out of the Past’ı izledikten sonra bu düşüncenizin yıkıldığını göreceksiniz. Ha, öncelikle film-noir adamlarının çift taraflı kaçışa asla direnemeyeceklerini ve itiraflarının kadınlar için pek önem taşımadığını söyleyeyim. Çünkü kadınlar her hâlükârda adamları kendilerine doğru çekmeyi çok iyi bilir. Ama Jeff (Robert Mitchum) ayrıcalık kabul etmez, iz bırakmaz. Meselâ California’da yaşamış Jeff’in California’da yaşadığına dair hiçbir iz yoktur ama daha sonrasında geçmiş Jeff’in her bir yanını sardığında izler bırakmaya başlar ki saklanmanın artık bir önemi yoktur. Yani diyeceğim o ki Out of the Past sürükleyici bir filmdi. Aslına bakarsanız, ilk izlediğimde ayaklarımı gökyüzüne basacak kadar hissedemedim ama aradan biraz zaman geçtikten sonra romantik geri dönüş görüntülerinin üzerimde bayağı bir etki bıraktığını gördüm. Anlayacağınız, Tourneur üzerimize yapışacak gerçeklikler yaratmış. Belki de Out of the Past’ı geri kalan her şeyden ayıran tek şey, standart film-noir temelini yıkması ve aynı zamanda yeniden kullanmasıdır. Ayrıca Out of the Past’ın en büyük gücü, gerçek yüzlerin arkasındaki kişiler ve Tourneur’ün karakterlerindeki gizemidir. Jeff’in belirsizliğini rahatlıkla görebiliyoruz ki sadakatin ve yalanların sebeplerini açıklayacak hiçbir diyaloğa rastlayamıyoruz. Ha, bu olumsuz bir şey değil, aksine, olumlu bir şeydir. Nihayetinde bu ideal, film-noir karakterlerine mistik bir hava katıyor. (daha&helliip;)


29
Nis
2012

Pink Flamingos (1972)

B-Film İstismar Filmleri XXX kategorilerinde yayınlandı.

John Waters sinemanın,sanatın “politically correct” olma zorunluluğundan, sadece istenen, beklenen, sıradan şeyleri gösterme zorunluluğundan sıkılmış ve bunu tersine çevirmeye çalışan işler çıkarmış bir yönetmendir. “Onu bir cümlede anlatın” deseler sanırım bu şekilde anlatırdım. Diğer bir deyişle “transaggressive” sanatın mihenk taşı. Pink Flamingos da bunu en iyi şekilde başardığı filmlerinden biri.

John Waters yönetmenlik yanında filmin senaristliğini ve yapımcılığını da üstlenmiş. Başrollerde ise Edith Massey,Mink Stole gibi dönemin ünlü isimleri ve tabi ki de yönetmenin en sevdiği oyuncularından Divine yer alıyor. Gösterime girdikten sonra bazı sahneleriyle tartışmalara neden olsa da çoğu sinemasever tarafından iyi yorumlar almış ve sevilmiş.

Divine oyunculuğunun yanında yarattığı bu karakter ile döneminin sıradışı isimlerinden biriydi. Filmin senaryosu da aslında daha çok onun üzerine kurulu.  Divine’ın “filthiest person alive” olarak tanınmasını hatta bu ününün ülke çapında yayılmasını yediremeyen,kıskançlık içinde durumu izleyen Raymond ve Connie Marble çifti bu konuda Divine’ı geçebilmek adına sürekli değişik aktiviteler içine girmektedirler. Fakat Divine’ın namını geçebilmeleri kolay değildir çünkü o hiçbir özel efor sarfetmese de doğuştan “filthy” bir karakterdir. Şehir merkezine gittiğinde yol kenarını tuvalet olarak kullanmak, arkadaşlarıyla cannibalism partileri düzenlemek,evlere gizlice girip koltukları yalamak, her an her yerde yakınlık derecesini önemsemeden oral seks yapabilmek gibi hareketleriyle bunu kanıtlamaktadır. Filmin ekstrem diye adlandırabileceğimiz sahnelerinden sadece birkaçı bunlar. (daha&helliip;)


Tolga Demirtaş: Merhaba Maria. Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğin için çok teşekkürler.  Bize biraz Maria Beatty sineması hakkında bilgi verebilir misin?

Maria Beatty: Belgeselden Mainstream’e uzanan türlerde birçok ödül kazanmış bir yönetmen olarak, yaratıcı kimliğimi dolu dolu New York Underground’da başlayıp oldukça kişiselleşmiş bir bilinçle sinemasal önemimi kaybetmeden Alt Erotica Noir türünü yaratma sürecinde gösterebildim.

Kariyerimde verdiğim en önemli karar, kendime yatırım yaparak ve tüm filmlerimin haklarını satın alarak yaratıcı bağımsızlığımı korumadaki ısrarlarımdı. Sanatsal bağımsızlığın sonucu olarak stilim kendi kendine geliştikçe işlerim basit hareketlerden çıkıp bu hareketleri gittikçe artan atmosferik bir çerçeve içine yerleşmeye başladı. Aynı zamanda Sürrealism ve Dışavurumculuğu görsel bir Noir kaplama içine yerleştirdim. Sonuç olarak, imzam zengin,kültürel bir temelde, diğerlerinden çok farklı olarak belirginleşmeye başladı.

Tolga Demirtaş: Bir kadın olarak neden porno ve erotik filmler çekmeyi tercih ediyorsunuz?

Maria Beatty: Lezbiyenliğimi saklamak yerine onu rahat bıraktım ve seksist ideolojilerden kısıtlanmasına izin vermedim. Benim yaratıcı dünyamda, lezbiyenlik özgürleştirici ve bireylerine özgüdür, evrensel ve ideolojik değildir. Çalışmalarımdaki kadınlar kırılganlıktan uzak, mazoşizmle hareket eden, cinsel bir ivediliğe sahip, ateşi olan bir hasta gibidir. Acıyı memnuniyetle kabul ederler ve cinsel hakimiyeti fiziksel bir müdahale olarak çılgınca isterler. (daha&helliip;)


10
Şub
2009

Christmas Evil aka You Better Watch Out (1980)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

Kimilerine göre yapılmış en iyi Christmas Korku filmi, kimilerine göre ise tam bir vakit kaybı…

christ180’lerin Slasher filmlerine hayran olduğumu söyleyebilirim. Özellikle tatil temalı olanlarına. Christmas Evil için Kült bir klasik diyebiliriz. Fakat film sadece bir korku filmi olmakla kalmıyor, aynı zamanda bir “Loser”in psikolojik çöküntüsünü anlatıyor.

Kahramanımız Harry’nin rüyalarını Noel Babaya dönüşmek süslüyor. Fakat bu Noel Baba’nın gerçeğinden farkı insanları öldürmekten hoşlanması. Filmin açılış sahnesinde 1947 yılının yılbaşı akşamında  Harry Noel Baba kostümü giymiş babasıyla annesini sevişirken görür (bu Harry için başlı başına bir travma sebebidir; çünkü annesinin babasını Noel Baba ile aldattığını düşünür.) ve kamera birden günümüze döner. Harry bir oyuncak fabrikasında çalışmaktadır. Yeni yılla ilgili her zaman takıntıları olmuştur. Harry gerek iş çevresinde gerekse özel yaşantısında içine kapanık ve hayattan zevk almadan yaşamaktadır. Ta ki bir gün Noel Baba kıyafetiyle bir geyiği öldürene kadar.

“Christmas Evil” çoğu zaman 1984 yapımı Christmas korku filmi “Silent Night, Deadly Night” ile karşılaştırılır. İki film arasında tabii ki benzerlikler var (iki filmde de karakterin çocukluğunda, Noel Baba ile yaşadığı travmatik deneyim ön plana çıkmakta)fakat aslında ikisi de birbirinden tamamen farklı filmler. “Silent Night, Deadly Night” da trashy bir çıplaklık ve şiddet unsurlarını görmek mümkün. “Christmas Evil” da  ise daha az bir şiddet yer almakta. Oldukça dramatik bir film.

Bir çok insana filmin ağır ilerlemesinden şikayetçi, fakat bu bir Slasher olsaydı bu serzenişte haklı olabilirlerdi. Bu bir Slasher film değil kesinlikle ama hatası bir Slasher olarak lanse edilmesi. Doğal olarak filmi bu beklentiyle izleyenler. Hayal kırıklığına uğramış olabilirler. Özellikle ana karakterin oyunculuğu ve sinematografi açısından film tatmin edici. (daha&helliip;)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İyiKötüFilm Hakkında
İyiKötüFilm Röportajlar
İyiKötüFilm Bağlantılar
Extreme Haribo Giallo For Dummies Immoral Tales Kahramanlar Sinemada Korkucu Once upon in a time in Western Öteki Sinema Sinematik Ters Ninja

İyiKötüFilm Feeds


İyiKötüFilm
yeni