iyiköfüfilm

28
Eki
2013

Killer Nun (1979)

İstismar Filmleri Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

KILLER-NUNGenellikle Ortaçağ Avrupa’sında geçen ve Hristiyan rahibelerin manastır yaşamlarından kesitler sunan, cinsel ve dini baskılar üzerine kurgulanmış nunsploitation filmleri 1970’li yıllarda en verimli dönemini yaşamıştır. Suor Omicidi ya da bilinen diğer ismiyle Killer Nun da istismar sinemasının alt türü olan bir nunsploitation filmi.

Filme dair en önemli özelliklerinden birisi İsveçli kült seks sembolü Anita Ekberg’in filmin başrolünde Rahibe Gertrude olarak karşımıza çıkması. 50’li ve 60’lı yılların unutulmaz sarışını olarak hafızalarda yer eden Anita Ekberg’in kuşkusuz en önemli rolü Federico Fellini’nin La Dolce Vita filmindeki Sylvia karakteri.

İngiltere’de yayınlanan Video Nasty listesinde yer alan filmin, 1983 yılında İngiltere’de gösterimi yasaklanmış. Çekimleri Brüksel’de gerçekleşen Suor Omicidi, tipik nunsploitation filmlerinden biraz farklı. Çoğunlukla nunsploitation filmlerinde hikaye manastırda geçer ve tarihi bir dekor vardır. Genel olarak Ortaçağ’da geçer hikaye. Fakat burada çağdaş bir dönem ve mekan olarak da bir hastane var. Anita Ekberg’in canlandırdığı Rahibe Gertrude, psikiyatri hastanesinin başhemşiresidir. Beynindeki tümör nedeniyle kısa bir zaman önce bir operasyon geçirmiştir. Her ne kadar operasyon başarılı geçse ve iyileşme yolunda ilerlese de buna inanmaz ve öleceğini düşünerek bunu bir takıntı haline getirir. Bu arada morfin kullanmaya başlar ve bunun etkisiyle ve biraz da ölüm konusundaki takıntısıyla birlikte iyice dengesizleşmeye başlar. Ayrıca odasını birlikte paylaştığı Rahibe Mathieu (Paola Morra), kendisini ayartmak için önünde çırılçıplak dolaşsa da bunda başarılı olamaz. Ta ki hastanede başlayan hasta ölümleri sırasında sorgulanan Rahibe Gertrude’yi sonuna kadar savunana kadar. (daha&helliip;)


17
Eki
2013

Don’t Look Now (1973)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

dont-look-nowNicolas Roeg’in, Türkçe’ye Karanlığın Gölgesi ismiyle çevrilen kült filmi Don’t Look Now, izleyiciyi öngörülemeyen bir kabusa sürüklüyor. İngiliz yazar Dame Daphne du Maurier’in aynı adlı kısa hikayesinden beyazperdeye uyarlanan film, psikolojik bir gerilim. Aynı zamanda yazarın Rebecca, Jamaica Inn ve The Birds gibi hikayelerini usta sinemacı Alfred Hitchcock da beyazperdeye uyarlamıştır. Daphne Du Maurier’in hikayeleri yıllar içerisinde çeşitli film yapımcıları tarafından keşfedilmiş ve uyarlanmaya başlanmıştır. Hikayeleri genellikle korku, gotik ve doğaüstü imgeler üzerine kurgulanmıştır. Fakat bu imgeleri kullanırken melodramı da çok başarılı bir şekilde hikayelerine katmıştır.

Don’t Look Now filminde de yukarıda bahsettiğimiz gibi korku, gerilim, gotik ögeler melodram ile bir araya gelerek, sinema çevrelerince kabul gören gelmiş geçmiş en iyi korku filmlerinden birisini ortaya çıkarmıştır. Filmi iki aşamada ele almak mümkün. İlk aşamada çocuklarını kaybettikten sonra evliliklerinde yaşadıkları sorunları, diğer bölümde ise çocuklarını kaybetmenin verdiği üzüntüyü atlatmak amacıyla Venedik’e gitmeleri ve burada yaşadıkları gerilim dolu hikaye ele alınıyor.

40 yılını dolduran film hem görsel zenginliği hem de başrol oyuncuları Julie Christie ve Donald Sutherland’in arasında geçen tartışmalı seks sahnesiyle hafızalarda yer etmiş durumda. Film, kasvetli bir İngiliz kırsalı sabahı ile başlıyor. John Baxter (Donald Sutherland) ve eşi Laura (Julie Christie) evde kendi işleri ile uğraşırken, iki çocukları dışarıda oyun oynamaktadır. Birden John, dışarıya koşmaya başlar ve kızını gölette boğulmuş halde bulur. Laura ise çığlıkları duyup dışarı çıktığında korkunç manzara ile karşılaşır. (daha&helliip;)


15
Ağu
2013

Alucarda (1977)

İstismar Filmleri Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

alucardaAlucarda, 1977 Meksika yapımı bir korku filmi. Filmin yönetmeni Juan Lopez Moctezuma, başrolünde ise Tina Romero yer alıyor. Filmin uluslararası arenada bilinen ismi ise Alucarda, the daughter of darkness. Çoğu kişi tarafından filmin 1872 yılına ait Carmilla isimli bir romandan uyarlama olduğu düşünülmektedir. Carmilla, İrlandalı yazar Joseph sheridan Le Fanu’nun kaleme aldığı ve birçok kez beyazperdeye uyarlanmış bir kitap.

Alucarda, konusu ve içeriği itibariyle özellikle gösterimde olduğu yıllarda büyük tartışmalara yol açmış bir film. Dini bir arka planda var olan satanizm, cinayet, exorsizm, orgy sahneler, lezbiyenlik gibi kavramlara ek olarak içerdiği aşırı şiddet sahneleriyle tanınan bir film. Özellikle korku türünü sevenler arasında kült sayılabilecek bir mertebede yer alan Alucarda, hükümet karşıtı ve kiliseye karşı olan tavrı ile de zamanında büyük eleştirilere hedef olmuş.

Ailesini kaybettikten sonra, hayatına yeni bir yön vermek isteyen Justine (Susana Kamini) bir manastıra yerleşir. Orada Alucarda (Tina Romero) ile tanışır. Çok geçmeden, Alucarda Justine’e olan aşkını itiraf eder ve aralarında bir yakınlaşma başlar. Fakat bir süre sonra kızlar şeytan tarafından ele geçirilir ve kabus başlar.

Film, Ken Russell’ın The Devils filmi gibi oldukça gotik bir atmosfere sahip. Setler etkileyici ve yaratıcı. Alucarda, ilginç hikayesinin yanı sıra sunduğu görsel zenginlikle, etkileyici bir film. Oyunculuklara değinecek olursak da Tina Romero’nun iyi bir iş çıkardığını söylemek gerek. (daha&helliip;)


14
Kas
2012

Repulsion (1965)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

Polanski sınırları zorluyor.

Paris doğumlu Polonyalı yönetmen Roman Polanski’nin Gérard Brach ile senaryosunu geliştirdiği 65 yapımı Repulsion, apartman üçlemesinin (Repulsion, Rosemary’s Baby, Le locataire) ilk filmi olmakla beraber Polanski’nin sanatsal gelişim yolunda ve kariyerinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Ayrıca psikotik sahneleri ve sürrealist geleneği ile sinema tarihinde önem kazanmış, ilk İngilizce filmi olarak kayıtlara geçmiştir. Ama öncelikle Polanski’nin Repulsion’de Psiko-Freud bir deney yarattığını ve hemen bağlamında Alfred Hitchcock’un 60 yapımı Psycho ile arasında Freudyen psikolojik çalışma türünün karşılaştırılabileceğini ve aynı çerçeve içerisinde değerlendirilebileceğini söyleyeyim. Dahası, Repulsion, Polanski’nin ilk -sürrealist- başyapıtı olma niteliğini taşıyor. Eh, hak etmiyor da değil. En nihayetinde, Polonyalı yönetmenin zihnimizi parçalamakta ve psikolojik gerilim yaratmakta oldukça kararlı olduğunu rahatsızlık boyutunun içinde rahatlıkla görebiliyoruz. Anlayacağınız, Repulsion’de Polanski’nin büyüleyici siyah-beyaz gerçeküstü çekimine ve Catherine Deneuve’ün canlandırdığı Carol karakterinin yıkıcı tavrına ve çetrefilli zihnine tanık oluyoruz. Diyeceğim şu ki; Polanski’nin yaptığı gibi gerçeği bir kenara bırakalım -ki yapmadığımız bir şey değil- ve yüz iki dakika boyunca hümanizmin içinde kaybolalım.

Ayrıca Repulsion’in, Polanski’nin diğer filmlerine nazaran daha baskın bir temaya sahip olduğunu görürsünüz. Peki bunun nedeni ne olabilir? Tabii ki toplumdan başka bir şey olamaz. Meselâ kısa filmi Usmiech Zebiczny’yi hatırlayın. 1957’den bu yana Polanski’nin yarattığı karakterler, toplum tarafından değişik formlarda dayatılan bazı sınırları çeşitli şekillerde ihlal ediyor. (daha&helliip;)


16
Ağu
2012

The Sentinel (1977)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

*Her zamanki gibi sürpriz bozan içermektedir.*

Yüksek bütçesiyle Hollywood filmi yakıştırmasının kabalık olacağı, İtalyan filmlerinden aşina olduğumuz kibarlığı kullanan, kült hale gelen, aynı zamanda giallo havasında ilerleyen bir film “The Sentinel”.

Jeffrey Konvitz’in aynı adlı romanından uyarlanan film için biçilen doksan iki dakika yeterli olmamakla beraber, tahmin edilebilen kurgusu boyunca yönetmen Michael Winner, karakterlere çok fazla dalmadan tipleri tanımamıza olanak sağlamış. Jeffrey Konvitz, -ismi nerden tanıdık geliyor derken ortaya çıkan- 1974 yapımı “Night Of The Dark Full Moon” ya da

genel bilinen adıyla “Silent Night,Bloody Night” ın yapımcısı olduğu ayrıca prodüktörlüğünü yaptığı işlerinden diğer ikisi olan, rahmetli Leslie Nielsen’lı filmleri “2001: A Space Travesty” ve “Spy Hard”, künyesinde denk gelinebilir.

Pek çok büyük oyuncu barındıran filmin konusu; nevrotik model(geçmişi yüzünden) Alison Parker (Christina Raines)’ın Brooklyn’de Brownstone Apartmanı’na taşınmasıyla gelişen olaylar. Tek kişiye ait olan ama odalara bölündüğü için pansiyon şeklinde kiralanabilen Brownstone Apartmanı ve apartmanın sakinlerinden, en üst katta yaşayan, yaptığı tek şeyin pencereden bakmak olduğu vurgulanan, kör Rahip Halliran(John Carradine) en merak uyandıran sakini oluşturmakta. Onun haricinde yeni tanıştırılan tipler; bir kolunda kedisi ile diğer omzunda kuşuyla birlikte Alison’a rehberlik etmeyi görev edinen yan komşu Charles Chazen(Burgess Meredith) ile lezbiyen tuhaf dansçı çiftimiz. (daha&helliip;)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İyiKötüFilm Hakkında
İyiKötüFilm Röportajlar
İyiKötüFilm Bağlantılar
Extreme Haribo Giallo For Dummies Immoral Tales Kahramanlar Sinemada Korkucu Once upon in a time in Western Öteki Sinema Sinematik Ters Ninja

İyiKötüFilm Feeds


İyiKötüFilm
yeni