iyiköfüfilm

7
May
2012

Blood and Roses (1960)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

Uzun yıllardır saygı duyularak bilinen ve vampir mitine farklı bir yaklaşım getiren bu Roger Vadim filmi, sinema tarihindeki önemli yerini halen korumaktadır. Geçmişe dönüp baktığımızda, bu filmde zarif ve şık bir hikaye görüyoruz, aynı zamanda Sheridan Le Fanu‘nun Carmilla karakterinin erotizmini beyazperdeye en başarılı şekilde uyarlayan bir kaç filmden biridir.

1961 yılında ise durum farklıydı. O yıllarda, Hammer’ın abartılı bir yaklaşım sergilediği Dracula uyarlamasının yanında, Blood and Roses filminin hafif kaldığı ve biraz da sakin olduğu şeklinde yorumlar yapılmıştı. Değerli olduğu kabul ediliyordu ama korku filmi öğelerine sahip olmadığı söyleniyordu. Yönetmen Vadim’in ticari kaygılar ile sanatsal sunum arasında bir yerlerde kaldığı, eski moda tutuculuk ve Fransız New Wave akımı arasında bulunduğu söylenirken, duygusal öğeleri ön plana çıkarmak uğruna şiddet öğelerini feda etmesi eleştirilmişti.

Bu eleştiriler tamamıyla haksız sayılmaz, Vadim’in sanatsal içgüdüleri filmin açılışından itibaren açıkça görülüyor, Le Fanu ismine filmin belirsizliğini korumak adına yer verilmiyor. Annette Stroyberg (Carmilla) ve yardımcı oyuncu Elsa Martinelli aşk ve ölüm bahçesindeki kırılgan çiçekler gibi sunuluyor. Filmin en dikkat çeken sahnelerinden biri, serada iki kadının ani yakınlaşması, bu konsepti tam olarak somutlaştırıyor. Bu, homoerotik sinemanın önemli sahnelerinden biri – arka planda yağmurdan ıslanmış kadınlar birbirlerine bir öpücük verirken seranın camlarının nemlenmesi.

Kan dökmek bu tür filmlerde eşcinsel birlikteliğe göre daha kabul edilebilir olduğundan, bu sahnenin ön plana çıkışını hatırlamak biraz garip. Dramatik yaratıcılık yönü düşünülmediğinde bile aslında bu sekans ana karakterin içinde bulunduğu temayı yansıtıyor, ödüllendirilmeyen aşkın onun en büyük laneti oluşu. Bu duruma farklı bir bakış açısı getirilirse, yaygın olarak heteroseksüel romantizmin bir sembolü olarak görülen güllerin onu reddetmekten başka çareleri yok çünkü eşcinsel tutku nedeniyle yok ediliyorlar. (daha&helliip;)


13
Ara
2011

Top 10 Lezbiyen Vampir Filmleri

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

10. Dracula’s Daughter (1936)

Film, Universal’ın Dracula’sının devamı ve bir öncekinin tam da bıraktığı yerden devam ediyor. Kurnaz Lugosi’yi bir tabut içinde ve Van Helsing’i onun katili olarak tutuklanmış görüyoruz. Bu prodüksiyonun odak noktası, şaşırtıcı derece melankolik olan Gloria Holden’ın oynadığı Dracula’nın kızı, Macar kontes Maja Zaleksa üzerinde. Dracula’nın babası olduğu diğer kızlar arasından sıyrılıp nasıl en öne çıktığı hala cevaplanamamış olsa da aynı klasik repliği ondan da duyuyoruz: “Ben şarap içmem.”

Asıl peşinde olduğu psikiyatrist Dr Jeffrey Garth (Otto Krueger) olsa da aynı zamanda iki kadın kurbanı daha var. Çekildiği zaman için çok da şaşırtıcı olmayan bu lezbiyen durum çok ince şekilde işlenmiş ama bu listeye girmeyi kesinlikle hak ediyor. Dracula’s Daughter film tarihindeki ilk lezbiyen vampir olabilir ama bundan daha da önemlisi kendisi aynı zamanda insan kanına olan tutkusuna karşı psikolojik çare arayan ilk neurotik vampir.

(daha&helliip;)


26
Nis
2009

Suspected Death Of A Minor (1975)

Giallo kategorilerinde yayınlandı.

morte-sospetta-di-una-minorenneSergio Martino’nun yönetmenliğini yaptığı film klasik bir giallo’dan ziyade komedi-aksiyon ve thriller’ın iç içe geçtiği bir yapım. Yönetmen bir çok türde filmler yapmış, fakat hiç şüphe yok ki içlerinde en popüler olanları gialloları. Sergio Martino aynı zamanda I corpi presentano tracce di violenza carnale (1973) aka Torso’nun da yönetmenliğini yapmış, belki de kendisini sevmemin en önemli sebebi Torso.

Filmin konusunu kısaca özetleyecek olursak, dedektif Paolo Germi (Claudio Cassinelli) ve gizemlerle dolu Marisa bir dans salonunda tanışırlar. Bir gün Germi genç kızı vahşice öldürülmüş vaziyette bulur ve kızın katillerini bulmaya karar verir. Artık karanlık ve entrikalarla dolu ve bolca kanın olduğu bir dünyanın içerisine girmiştir.

Filmde oldukça başarılı, içerisinde komedi unsuru barındıran sahneler mevcut. Daha önce de belirttiğim gibi film klasik bir giallo değil. Başlangıçta tipik bir giallo gibi başlasa da (güneş gözlüklü bir adam sessizce avına yaklaşıyor ve kadını bıçaklamaya başlıyor) cinayetten sonra film daha çok bir “poliziescho” ya ( 1970lerdeki İtalyan suç filmlerine verilen isim)  dönüşüyor. Film yapım tarihi itibariyle de giallo filmlerinin altın çağının sonu, poliziescho filmlerinin başlangıç dönemlerine denk geliyor. (daha&helliip;)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İyiKötüFilm Hakkında
İyiKötüFilm Röportajlar
İyiKötüFilm Bağlantılar
Extreme Haribo Giallo For Dummies Immoral Tales Kahramanlar Sinemada Korkucu Once upon in a time in Western Öteki Sinema Sinematik Ters Ninja

İyiKötüFilm Feeds


İyiKötüFilm
yeni