iyiköfüfilm

6
May
2013

Demons (1985)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

Demons4Mario Bava gibi bir babanın oğlu olarak, onunla aynı işi yapmak kolay bir olay değil. Hal böyle olunca beklentiler çok yüksek oluyor ve Bava soyadı ister istemez büyük bir sorumluluk yüklüyor omuzlara. Hiç şüphesiz ki Mario Bava, bir korku ustası ve oğlu Lamberto Bava da babasının izinden giderek özellikle korku filmlerine, giallolara ve fantastik filmlere imza atmış bir yönetmen.

Demons, Lamberto Bava’nın yönetmenliğini yaptığı, yapımcı olarak Dario Argento’nun ismini gördüğümüz, 1985 yapımı bir İtalyan korku filmi. Senaryo ise Lamberto Bava, Dario Argento, Franco Ferrini ve Dardano Sacchetti’ye ait. Berlin ve Roma’da geçen filmin başrollerinde ise Urbano Barberini, Natasha Hovey, Fiore Argento, Geretta Geretta ve Michele Soavi yer alıyor.

Babası Mario Bava’nın kişisel asistanlığını yapmasının yanı sıra yardımcı yönetmen olarak  da kendisiyle 15 yıl çalıştıktan sonra Dario Argento ve Ruggero Deodato ile de çalışan Lamberto Bava, 1980 yapımı Macabre ile ilk solo yönetmenlik denemesini gerçekleştiriyor. 1985 yılında Argento ile tekrar bir araya gelen Lamberto, onunla Demons ve Demons 2 filmlerini yapıyor.

Filmi kısaca özetlersek eğer; bir sinemada kalabalık bir grup uzun pençeli şeytanlar tarafından sıkıştırılmışlardır ve hayatta kalmak için mücadele veririler. Kapalı bir alanda geçmesinden dolayı klostrofobik bir film Demons. (daha&helliip;)


24
Nis
2013

Pete Tombs Röportajı

Röportaj kategorilerinde yayınlandı.

pete_tombsAvrupa Seks ve Korku Sineması ve Fantastik Filmler (Uzakdoğu’dan  Güney Amerika’ya) kitaplarının yazarı, aynı zamanda Mondo Macabro DVD’nin kurucusu yazar, senarist ve yönetmen Pete Tombs ile sizler için bir söyleşi gerçekleştirdik. 

Tolga Demirtaş: Merhaba Mr. Tombs. Öncelikle bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son zamanlarda üzerinde yoğunlaştığınız projeleriniz neler?

Pete Tombs: Mondo Macabro etiketi altında Birleşik Devletler’de DVD çıkarıyoruz ve bazı prodüksiyon ortakları ile yeni yapımlar üzerinde çalışıyoruz. Birçok kişi bilmeyebilir ama Ben Wheatley’nin (Kill List) ilk filmi Down Terrace bir Mondo Macabro yapımıydı!

Tolga Demirtaş: Immoral Tales ve Mondo Macabro benim başucu kitaplarımdan. Bu tarz filmlere olan ilginiz ve bunları kitaplaştırma fikri nasıl ortaya çıktı? Kitapların devamı gelecek mi?

Pete Tombs: Yazar Cathal Tohill ile 90’lı yılların başında Immoral Tales kitabını yazma fikri ortaya çıktı. Birkaç yeni video şirketi (VHS tabi ki) 60’lı, 70’li, 80’li yıllara ait daha önce ulaşılamayan bazı filmleri (Jess Franco ve Jean Rollin filmleri gibi) piyasaya sürmeye başlamışlardı. Bu alanda kitap için de bir pazar olabileceğini düşündük ve İngilizce dünyasında bu konuyla ilgili daha öncesine ait kapsamlı bir içerik yoktu.

Kitap oldukça iyi karşılandı ve bu yüzden 60’lı yıllarda başlayan, tüm dünyadan istismar filmlerini içeren bir kitap fikri ortaya çıktı. Ama bu sefer Türkiye, Endonezya ve Filipinler gibi daha önce kapsamlı bir şekilde yazılmamış ülkeleri arıyordum. (daha&helliip;)


27
Nis
2012

“Korku” Nedir?

Kavram-Kuram-Fenomen kategorilerinde yayınlandı.


Dracula (1931) 

Macar oyuncu Bela Lugosi popüler kültürün en ünlü canavarını başarıyla canlandırmıştı.

Korku gerçekliktir. Tasavvurdur. Önünüzde bıçağını kaldırmış bir şekilde bekleyen katille yüzleşmeniz gerektiği gerçeğidir. Yerdeki ölü eşinizdir. Aynadan sarkan et parçasıdır ve ileriden bir kamyonun hızla geldiğini gördüğünüz sokağa topunun peşinden fırlayan çocuktur. Kulağınızın içinden çıkan böcektir. Güç sahibi Nazi’lerdir.

“Korku” ve “dehşet” arasındaki fark nedir? Korku sonradan gelendir. Dehşet ise şüphedir, endişedir. Korkunç bir şey olacağına dair endişelenirsiniz. “O ses neydi?”, “Bebeğim nerede?”, “Erkek arkadaşım?”, “Bu kaşıntı da neyin nesi?”, “Peki ya bu şişkinlik?” Bütün bunlar sizi korkutur. Panik başlar, dehşete düşersiniz. Dehşet kapının arkasındaki şeydir, acının vaadidir. Korku ise düşündüğünüzün gerçeğe dönüşmesidir. Vaadin yerine getirilmesidir.

Sanat ve eğlence olarak korku en başından beri vardı. Aslanların, kaplanların ve ayıların görüldüğü mağara resimlerinden beri. İsa’nın son günleri bir korku hikayesi değil de nedir? Bir kıyım, adaletsizlik, vahşet ve öbür dünya hikayesi değil de nedir? İncil, Kuran, eski Çin ve Japon yazıtları; hepsinde korkutucu ve ruhsal faktörler bulunmaktadır. İnsanoğlunun acı verici sonları ve en kötü korkuları açıkça anlatılmaktadır. Hepsi de son derece gerçek ve kaçınılmaz olan sonumuzun köşe başında bizi beklediğini hatırlatmaktadır. (daha&helliip;)


9
Eki
2011

Bir Türün Doğuşu: Slasher

Kavram-Kuram-Fenomen kategorilerinde yayınlandı.

Slasher alt türü genellikle bir seri katilin insanları vahşi şekilde öldürmesini anlatan filmlerin girdiği kategoridir. Katiller genellikle bıçak, ustura, balta gibi kesici aletler kullanır. Genellikle çoğu korku filmi bu tarz bir konuya sahip olsa da slasher türünü diğer türlerden ayıran kendine ait karakteristik özellikleri vardır. Türdeki filmler çok keskin olmasa da iki kola ayrılır; katilin kimliğinin belli olduğu filmler ve katilin kimliğinin belli olmadığı filmler. Kim olduğunu bildiğimiz filmlerde katiller bazen maske taksa da insanları öldürür, kimin yaptığını biliriz. Katilin belli olmadığı filmlerde ise katil ya maske takar ya da kamera ve ışık oyunlarıyla yüzü görünmez, kim olduğu anlaşılamaz. Bu filmler genelde polisiye yapı üzerine kurulur, filmde bir dedektif olmasa da izleyici kendini dedektif yerine koyup katilin kim olduğu hakkında tahminler yürütür ve film sürpriz bir son ile biter.

Genellikle modern ve post-modern örnekleriyle pek fazla alakası olmasa da ilk slasher örneği olarak Alfred Hitchcock’un yönettiği 1960 yapımı Psycho gösterilir. Fakat Psycho’dan aylar önce izleyiciyle buluşan Peeping Tom bilinen ilk slasher filmidir. Film, kurbanı olan kadınları öldürürken bir yandan da kameraya çeken psikopat bir katili anlatmaktadır. Psycho’nun bütçesinin çeyreği kadar bir para ile çekilmiş olan Peeping Tom gösterime girdiğinde büyük tepkiler almıştır. (daha&helliip;)


10
Mar
2011

The Girl Who Knew Too Much (1963)

Giallo kategorilerinde yayınlandı.

The Girl Who Knew Too Much 1963 yapımı bir giallo. Yönetmenliğini Mario Bava’nın yaptığı film ilk giallo film olarak gösteriliyor. Başrollerinde Dr.Marcello Bassi rolüyle John Saxon ve Nora Davis rolüyle de Leticia Roman yer alıyor. Thriller, sexploitation ve korkunun iç içe geçtiği film Bava’nın siyah beyaz olarak çekilmiş son filmi.

Nora Davis (Leticia Roman) Roma’ya hasta teyzesini ziyaret etmek amacıyla gelir ve bu seyahat sırasında bir cinayete şahit olur. Ortada bir ceset ve ipucu olmadığı için ilk başlarda polise gördüklerinin gerçekliğini kabul ettiremese de bir gün gazetede gördüğü haber ile bu cinayetleri işleyenin “Alphabet Killer” isimli cinayetlerini kişilerin soyadı sırasına göre işleyen bir seri katil olduğunu anlar. Nora bir anda kendini büyük bir belanın içinde bulur. Artık gizemli katilin yeni hedefi Nora olmuştur.

Film oldukça hızlı bir tempoya sahip. Senaryo ve oyunculuklar, özellikle genç ve etkileyici Nora Rolündeki Leticia Roman çok başarılı. Plajda güneşlenme sahnesinde kameranın baştan ayağa Nora’nın üzerinde olduğu sahnede ekrana ne kadar yakıştığını görmek mümkün. Ayrıca Nora ve Marcello arasındaki kısa aşk sahnesinde de biraz erotizm görmek mümkün. Aynı zamanda John Saxon’un da başrolde iyi bir iş çıkardığını söylemeden geçmek olmaz.  Bava’nın filmlerinde doğal ışık kullanmayı pek tercih etmediğini ve renk kullanımı konusunda ne kadar usta olduğunu biliyoruz, bu filmde kullandığı yoğun bir dramatik etki veren aydınlatma çok başarılı. Renk kullanımı olmayan bu siyah beyaz filmde bu etkiyi gölgelerle çok iyi yansıtmış.  (daha&helliip;)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İyiKötüFilm Hakkında
İyiKötüFilm Röportajlar
İyiKötüFilm Bağlantılar
Extreme Haribo Giallo For Dummies Immoral Tales Kahramanlar Sinemada Korkucu Once upon in a time in Western Öteki Sinema Sinematik Ters Ninja

İyiKötüFilm Feeds


İyiKötüFilm
yeni