Az sayıda şanslı yönetmen filmin içerisindeki bütün unsurların kusursuz bir şekilde bir araya geldiği bir filme imza atabilmiştir. Lucio Fulci çoğunlukla zombi döngüsü olarak adlandırılan dört doğaüstü korku klasiği ile bu özelliği yakalayanlar arasında. Fulci tarafından yönetilen ve The Beyond’un hemen ardından çekilen Zombie, City of the Living Dead ve House by the Cemetery korku filmi severler arasında saygı uyandıran çalışmalardır ancak The Beyond (L’aldila) tartışmasız Fulci’nin başyapıtıdır. Birçok Amerikalı hayranının 7 Doors of Death (80lerin başlarında Thriller Video tarafından yayınlanmış ve o günden bu yana nadiren görülmüştür) olarak yeniden adlandırılan, hunharca düzenlenmiş ve film müzikleri değiştirilmiş versiyona mahkum kalmış olmaları büyük bir talihsizliktir. The Beyond’un orijinal versiyonu 90ların ortalarında, Japon lazerdisk ile tekrar gün yüzüne çıktığı zaman filmin ünü zirveye ulaştı. Filmin Quentin Tarantino’nun Rolling Thunder Pictures tarafından yayınlanan Grindhouse seçkisinin içinde yer almasıyla, gece yarısı filmleri severler arasında büyük yankı uyandırarak ününe ün kattı.
Filmin 1927 senesi Lousiana’sında geçen sepya tonlu girişinde bir grup adam Seven Doors Hotel’e ulaşır. 36 nolu odaya girerler ve Schweick isimli bir ressam ve büyücü olan oda sakinini kırbaçlamaya başlarlar. Bu sırada alt katta Emily (Keller) isimli genç bir kız Eibon’un Kitabı adlı bir büyü kitabından bir metin okumaktadır ve Schweick’in yüzünün eriyik bir çamura dönüşürken alev almasına neden olur. 1981’de terk edilmiş olan bu otel Liza (MacColl) isimli eski bir New Yorklu olan yeni sahibi sayesinde restore edilmektedir. İşçilerden biri yapı iskelesinde yaralanmaya sebep olan bir kaza geçirdiği zaman durumu kontrol altına alması için yerel doktor John McCabe (Warbeck) çağırılır. (daha&helliip;)