Sinemanın üvey evlatlarıdır porno filmler. Bu filmleri izleyenlere ise potansiyel sapık gözüyle bakılır. Oysa bizim sırdaşımızdır onlar…

Bu türdeki filmlere 1900-1915’li yıllarda Stag filmler (özel mekânlarda seyredilen bekâr filmleri) deniyordu. Genelde iç çamaşırlı kadınların dans ettiği ya da erkek ve kadınların cilveleştiği sahneleri içeriyordu. Porno film endüstrisinin kalbi olan Amerika’da porno film yapmak Deep Throat’a kadar suçtu.

Avrupa’ya geldiğimizde 60lı yıllarda Danimarka ve İsveç’in porno filmlere izin veren ilk ülkeler olduğunu görüyoruz. Hatta pornonun alt türü sayabileceğimiz Swedish Porn olarak da geçmekte bu ülkelere ait filmler.

Hiç kuşkusuz 70li yıllar porno filmlerin altın çağıydı. Gerek yapımcılar gerekse oyuncular açısından 70ler bu tür filmlerin en çok kazanç elde ettiği yıllardı.

80lere geldiğimizde ise üretilen pornografik film miktarı özellikle de video furyasının patlamasıyla birlikte son elli yılın üzerine çıkıyordu. Fakat 80ler, sektörün en fazla film yapılan dönemi olsa da kazançlara bakıldığında bir düşüş söz konusuydu. Bunun bir sonucu olarak bu dönemde sektör kadınlar için de porno filmler üretmeye başladı. “Soap Opera” da denilen duygusal, dokunaklı aşk hikayelerine pek uzak olmayan bu filmler pornografik görüntülerle harmanlanıyordu. Chuck Vincent’in 1983’de çektiği In Love filminin duygusal ayağı TV dizilerini bile geride bırakacak yoğunluktaydı. (daha&helliip;)