iyiköfüfilm

3
Şub
2012

Poliziotteschi Filmleri

Kavram-Kuram-Fenomen kategorilerinde yayınlandı.

Poliziotteschi, İtalyan suç ve aksiyon sinemasının bir alt türü olarak 1960’ların sonunda ve 1980’lerin başında en popüler dönemlerini yaşadı. “Poliziotteschi” terimi, “Polizia” polis kelimesinden türemiştir. Genellikle de Italian-Crime ve Euro-Crime filmler olarak adlandırılır. “Poliziottesco” kelimesi, özellikle 1970’lerde suç ve polis aksiyonlarını temsil eder ve bu filmlerin çoğunlukla işlediği konular arabalı ve motosikletli soygunlardır. Bunun yanı sıra kötü ya da iyi polis hikayeleri, mafya savaşları, Napoli, Milano, Torino ve Roma gibi büyük şehirlerdeki siyasi yolsuzlukları işler.

1960’lı yılların ortalarında İtalyan sinemasında spaghetti western türü popülaritesinin en üst seviyesine ulaşmıştı. Ancak 70’li yılların başından itibaren giallo filmlerle birlikte polizotteschi filmler de ilgiyi üstlerine çekmeye başladı.

Aktör Thomas Milian, “Spaghetti Westernler ve Polizio filmler gerçekte aynıydı, aralarındaki tek fark birinde insanların atlara diğerinde ise arabalara biniyor olması” diyerek spaghetti westernler ve polizio filmler arasındaki benzerliklere dikkat çekiyordu. (daha&helliip;)


3
Eyl
2011

La mala ordina (1972)

B-Film kategorilerinde yayınlandı.

La mala ordina veya Manhunt (İnsan Avı), İtalyan cinayet filmi uzmanı Fernando Di Leo tarafından yazılan ve yönetilen 1972 yapımı bir polisiye filmidir. Film; Milano calibro 9 isimli 1972 yapımlı filmle başlayan ve 1973 yapımı II Boss (The Boss) isimli filmle sonlanan Di Leo’nun Milieu Üçlemesinin ikinci filmidir ve The Italian Connection, Hired to Kill ve Black Kingpin gibi farklı isimlerle piyasaya sürülmüştür. Ufak çapta bir kadın tüccarı olan Luca Canali (Mario Adorf), eroin teslimatının yapılmaması üzerine New York mafyası tarafından gönderilen iki ganster tarafından (Henry Silva ve Woody Strode) izlenmektedir. Ancak; Milan sokaklarında ölümcül bir kedi fare oyunu devam ederken, Luca’nın göründüğü kadar yumuşak bir tip olmadığı ortaya çıkar.

Fernando Di Leo, Polisiye türüyle özdeşleşmiş bir isimdir. Venice Festivali direktörü Marco Muller 2006 yılında, belgesellere veya dönemin büyük bütçeli filmlere nispeten, Di Leo’nun ganster filmlerinin dönemin İtalya’sını çok daha iyi anlattığını söylemiştir. “Siyasi ve finansal güç merkezlerinde, yolsuzluk ve Mafya sızıntılarına tepki olarak aşırı sağcı ve solcu görüşlerin yer aldığı 1970’lerin İtalyasını gerçekten anlamak istiyorsanız, Die Leo filmlerine bakınız.”

Di Leo’nun, önemli aktörlerle pekiştirilen muhteşem yönetmenliği ve görsel yeteneği, eğlenceli yapımlar sağlamaktadır. Playboyu canlandıran Henry Silva ve bir profesyonel olan Woody Stone göz korkutucu iki kiralık katil rolünde muhteşem bir efor sarfediyor. (daha&helliip;)


10
Tem
2010

İtalyan Giallo Filmleri

Giallo Kavram-Kuram-Fenomen kategorilerinde yayınlandı.

Bu yazıda Giallo’nun İtalyan sinemasında gösterdiği gelişimi ve döneminin popüler türünün neden yıldan yıla farklılık gösterdiğini, Giallo’yu başlı başına bir tür olarak ele alıp, işlediği konuları, sinema tarihinde gösterdiği gelişimi aşağıda anlatmaya çalışacağız.

Tür Konuları

1929’da Milanese Publishing Mondadori büyük bir promosyon kampanyasının bir parçası olarak belirgin biçimde gizemli hikayeleri konu alan sarı ciltli ve bu sebeple İtalyanca sarı anlamına gelen giallo olarak adlandırılan bir dizi kitap yayımladı. Bu eserler esasen Sherlock Holmes’un İngiliz ‘’rasyonel-sonuç’’ hikayelerinden ithal edilen çeviriler ve Edgar Allen Poe modeli üzerine kurulu yirminci yüzyıl başlarının Amerikan yarı-fantastik cinayet gizemlerinden oluşmaktadır.

1929’dan önce, dedektiflik kavramı İtalyanlarca tanınan bir şey değildi ancak bu keşif, gizem ve araştırma eserlerinin tedavülde olmadığı anlamına gelmiyor. Gialli’nin yayımı 1930 ve 1940’larda arttı ancak 1940’ların “katı” dedektif hikayelerinin Amerika’dan ithali ve çevirileri Mussolini tarafından bozucu etkileri ve suçun çekici hale gelmesinin “iradesiz” İtalyanlar üzerinde olumsuz etki yaratacağı gerekçesi ile derhal yasaklandı.

Çok geçmeden İtalyan yazarlar ilk İngiliz ve Amerikan rasyonel düşünce ve mantıksal çıkarım modelleri üzerine kurulu İngilizleştirilmiş takma isimlerle kendi giallilerini yazmaya başladı. Ancak savaştan sonra, öncelikli olarak Leonardo Sciascia’nın eserinde gerçek bir İtalyan roman modeli ortaya çıkmaya başladı. Sciascia sadece kendi önemli giallisini (Il giorno della civetta [The Day of the Crow] ve A ciascuno il suo [To Each His Own])yazmadı; aynı zamanda İtalyan giallosunun özgünlüğü ve başta Gramsci’nin tarafında olan İtalyan entellektüeller tarafından ciddiye alınmasının gerekliliği üzerine 1950’lerde iki tartışmalı makale yayımladı. Günümüzde, Umberto Eco’nun 1984’te yayımlanan Il nome della rosa (The Name of the Rose) adlı eseri İtalya dışında tanınan en ünlü ve prestijli gialli eseri olmakla birlikte, gialli halen İtalyanlar tarafından yazılmaya devam etmektedir. Bunların yanında, Thomas Harris, Patricia Conrwell gibi diğer birçok romancının sayısız İtalyanca çevirisi bulunmaktadır. (daha&helliip;)


13
Nis
2009

Cani Arrabbiati (1974)

İstismar Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

cani-arrabbiatiİtalyan sineması denince aklıma ilk gelen yönetmen Mario Bava’dır. Gerçekten eşsiz bir filmografiye sahip yönetmen filmleriyle kendinden sonraki kuşağı derinden etkilemiştir. Gothic korku filmleri ve Giallo filmleriyle akla gelen yönetmen Cani Arrabbiati ile suç ve şiddetin doruklarında geziniyor.

Cani Arrabbiati Mario Bava’nın yönetmenliğini yaptığı bir soygun filmi. Bir bankayı soyup kaçan üç soyguncu (Doc, Blade ve Thirty-two) içinde bir kadın, küçük bir çocuk ve bir adamın olduğu bir aracı rehin amaçlı kaçırırlar. Arabadaki çocuk hastadır ve hastaneye gitmesi gerekmektedir. Filmin neredeyse %90’ı klostrofobik bir şekilde arabanın içinde geçmekte. Tabii ki bunun üzerine çoğunuz, %90’ı arabanın içinde geçen bir filmin ne kadar izlenebilir olduğunu soracaksınız. İzleyince Mario Bava’nın bunu ne kadar iyi yaptığını ve filmin sizi hiç sıkmadığını göreceksiniz.

Cani Arrabbiati Bava’nın sinemasal estetik becerisini oldukça iyi sergilediği bir yapım. Türünün en iyisi olma özelliğini de taşıyor film. 70’li yıllar, suç filmlerinin İtalya’da en iyilerinin yapıldığı dönem. Umberto Lenzi’nin Almost Human’ı ve Rome Armed to the Teeth’i, Fernando Di Leo’nun Manhunt’ı ve Milano Calibre’si bu filmlere örnek gösterebileceğim kaliteli yapımlardan. Bava filmde banka soygunundan yola çıkarak suçun nedensizliğini ve artan şiddeti işliyor. Soyguncuların rehinelere özellikle kadına uyguladığı şiddet ve kendi içlerindeki çatışma, izleyiciyi ilk sahnedeki banka soygunu ile karşılaşacaklarını düşündükleri atmosferden bambaşka bir atmosfere götürüyor. Arabanın içinde yaşananlar modern dünyanın bir tasviri aslında iyi ve kötünün mücadelesi, paranın neden olduğu sorunlar ve kadınların maruz kaldığı şiddet etkileyici şekilde yansıtılmış. Filmin müzikleri ise Stelvio Cipriani’ye ait. Müziğinde etkisiyle büyük çoğunluğu araba içinde geçen bir filmde klostrofobik etki daha da pekişiyor. İtalyan istismar sinemasının simge yüzlerinden George Eastman’da Thirty-two karakteriyle filmde karşımıza çıkıyor. Kendisini Antropophagus, Absurd ve Erotic Night of the Living Dead filminden de hatırlıyoruz. (daha&helliip;)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İyiKötüFilm Hakkında
İyiKötüFilm Röportajlar
İyiKötüFilm Bağlantılar
Extreme Haribo Giallo For Dummies Immoral Tales Kahramanlar Sinemada Korkucu Once upon in a time in Western Öteki Sinema Sinematik Ters Ninja

İyiKötüFilm Feeds


İyiKötüFilm
yeni