iyiköfüfilm

27
Eyl
2013

Prison Heat (1993)

B-Film İstismar Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

Prison-Heat-(1993)Alan Parker’ın Midnight Express filmi Türkiye karşıtı propagandasıyla ülkemizde oldukça büyük tepki çekmesine karşın uluslararası arenada oldukça beğeni kazanmıştır. Prison Heat filmi de Midnight Express’in izinden giden, bir grup genç kadının Türk hapishanesinde yaşadığı cinsel istismar ve kötü muamelenin yansıtıldığı W.I.P (Women in Prison) türünün 90’lardaki örneklerinden biri.

Filmin yönetmeni İsrail’li Joel Silberg. Silberg 80’li yıllarda kariyeri açısından oldukça verimli bir dönem geçirmiş ve uluslararası arenada ilk çıkışını Breakdance (1984) filmiyle yapmıştır. En bilinen filmi ise çoğumuzun kolayca hatırlayacağı Lambada (1990)’dır.

Yunanistan’da tatil yapan dört Amerikalı genç kadın değişik bir maceraya atılmak için kiraladıkları bir minibüsle Türkiye’ye geçmeye karar verirler. Neşeli başlayan bu yolculuk sınır kapısında bir kabusa dönüşür. Türkiye sınırını geçmek üzereyken kolluk kuvvetleri tarafından durdurulurlar. Birliğin komutanı genç kızlardan hoşlanır ve emrindeki askeri yanına çağırıp bir şeyler söyler. Aldığı talimat üzerine asker aracın bagajına uyuşturucu yerleştirir ve genç kızları tutuklayıp hapse gönderirler.

Film bundan sonra klasik W.I.P. filmlerinden aşina olduğumuz lezbiyen duş sahneleri, tecavüz, çıplaklık ve şiddetle devam eder. Film Türkiye’de geçiyor olmasına rağmen çekimler İsrail’de gerçekleştirilmiş. Türk karakterlerini canlandıranlar da İsrail’li oyunculardan oluşmakta. (daha&helliip;)


17
Eyl
2013

Pieces (1982)

İstismar Filmleri Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

pieces1982 yapımı Pieces, drive-in sinemalarının favori filmlerinden birisi ve kült bir slasher olarak kabul ediliyor. Filmin yönetmeni İspanyol bir isim, Juan Piguer Simon. Yönetmen, 70’li yılların sonu ve 80’li yılların ortalarına kadar video piyasası için korku, istismar ve bilim kurgu türünde filmler yapmıştır. Bunlar içinde en bilinenleri ise Pieces ve Slugs’dır.

İtalyan yönetmen Joe D’Amato’nun sihirli dokunuşları Pieces’da kendini hissettiriyor. Filmi daha önce izlemiş birisi olarak Joe D’Amato’nun filmin senaristi olduğu gözümden kaçmıştı, fakat geçtiğimiz günlerde tekrar izlediğimde ve detaylı bir inceleme yaptığımda senaryonun usta yönetmene ait olduğunu gördüm ve filme olan sevgim bir kat daha arttı.

Film oldukça kanlı ve bolca gore sahne mevcut. Açılış sahnesiyle bu konuda büyük bir ipucu veriyor seyirciye. Odasında çıplak bir kadın yap-bozu yapan çocuk annesi tarafından yakalanır ve annesinin şiddetine maruz kalır. Buna sinirlenen çocuk odasından çıkar ve tekrar odaya döndüğünde elinde bir balta vardır. Annesini öldürür ve parçalara ayırır. Bu açılış sahnesinin ardından, görüntü 40 yıl sonraya yani filmin çekildiği tarihe atlar. Bu sefer bir üniversite kampüsünde, genç kızlar bir katil tarafından elektrikli testere ile öldürülüp parçalara ayrılmaya başlar. Filmin açılış sahnesi kesinlikle çok başarılı. Türü sevenleri fazlasıyla tatmin eden bu açılış sahnesi filmin geri kalanını da izlettiriyor. (daha&helliip;)


14
Kas
2012

Repulsion (1965)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

Polanski sınırları zorluyor.

Paris doğumlu Polonyalı yönetmen Roman Polanski’nin Gérard Brach ile senaryosunu geliştirdiği 65 yapımı Repulsion, apartman üçlemesinin (Repulsion, Rosemary’s Baby, Le locataire) ilk filmi olmakla beraber Polanski’nin sanatsal gelişim yolunda ve kariyerinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Ayrıca psikotik sahneleri ve sürrealist geleneği ile sinema tarihinde önem kazanmış, ilk İngilizce filmi olarak kayıtlara geçmiştir. Ama öncelikle Polanski’nin Repulsion’de Psiko-Freud bir deney yarattığını ve hemen bağlamında Alfred Hitchcock’un 60 yapımı Psycho ile arasında Freudyen psikolojik çalışma türünün karşılaştırılabileceğini ve aynı çerçeve içerisinde değerlendirilebileceğini söyleyeyim. Dahası, Repulsion, Polanski’nin ilk -sürrealist- başyapıtı olma niteliğini taşıyor. Eh, hak etmiyor da değil. En nihayetinde, Polonyalı yönetmenin zihnimizi parçalamakta ve psikolojik gerilim yaratmakta oldukça kararlı olduğunu rahatsızlık boyutunun içinde rahatlıkla görebiliyoruz. Anlayacağınız, Repulsion’de Polanski’nin büyüleyici siyah-beyaz gerçeküstü çekimine ve Catherine Deneuve’ün canlandırdığı Carol karakterinin yıkıcı tavrına ve çetrefilli zihnine tanık oluyoruz. Diyeceğim şu ki; Polanski’nin yaptığı gibi gerçeği bir kenara bırakalım -ki yapmadığımız bir şey değil- ve yüz iki dakika boyunca hümanizmin içinde kaybolalım.

Ayrıca Repulsion’in, Polanski’nin diğer filmlerine nazaran daha baskın bir temaya sahip olduğunu görürsünüz. Peki bunun nedeni ne olabilir? Tabii ki toplumdan başka bir şey olamaz. Meselâ kısa filmi Usmiech Zebiczny’yi hatırlayın. 1957’den bu yana Polanski’nin yarattığı karakterler, toplum tarafından değişik formlarda dayatılan bazı sınırları çeşitli şekillerde ihlal ediyor. (daha&helliip;)


15
Eki
2012

The Slumber Party Massacre (1982)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

“Indecent Proposal” , “The Relic” gibi filmlerin senaristlerinden Amy Holden Jones tarafından yönetilen “The Slumber Party Massacre”,  80’lerin en önemli slasher filmlerinden.  Rita Mae Brown tarafından senaryosu yazılan filmin başrollerinde ise Michelle Michaels, Robin Stille ve Michael Villella yer alır.

Henüz 18’inde olan Trish (Michelle Michaels), ailesi tarafından evde bir başına bırakılınca arkadaşlarıyla pijama partisi yapmaya karar verir. Kaçınılmaz olarak ipini koparmış matkaplı katil gibi bir de davetsiz misafiri vardır. İt kopuk bakışlı katil, pijamaları giyip eğlenceye dalacağına matkap ucuna davranmıştır. Bu film daha sonra seri olacak ve  bir türlü pijama partilerine doymayacaktır.

Slasher türünün her türlü öğesini barındıran “The Slumber  Party Massacre”, cama yapışıp “ciulk viuu” diye aşağıya kayan minik örümcek adamlar  gibi camda matkaplanmış  barbie (cindy de olabilir emin değilim) planıyla büyülemektedir. Burada katilimize “it kopuk” ismini vererek devam etmek istiyorum.

İt kopuk, sürekli  matkap ucuyla adam biçmektedir. Ancak filmde ne yönetmen ve senaristimizin feminist görüşü nedeniyle feminist okumalara  ya da  matkapla freudyen okumaya hiç gerek yoktur. İt kopuk,  pijama partisinin nasıl verileceğinden bihaber olan gençlerimize sinirlenmiştir. Kendisine bu konuda katılmamak mümkün değildir.  Pijama partisi veriyorsan hakkıyla vereceksin, o partide bir kızın bile ayılı pijama giydiğini görmüyoruz. Varsa yoksa minicik şort, daracık t-shirt… (daha&helliip;)


20
Eyl
2012

Re-Animator (1985)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

1985 yapımı “Re- Animator”, Howard Phillips Lovecraft’ın “Herbert West—Reanimator” adlı kısa öyküsünden uyarlanan Stuart Gordon yönetmenliğinde korku- komedi türünde kült bir yapım. “Re- Animator”, hem serisinin başlangıcı hem de kendine özgü atmosferiyle akıllara zarar ikili Stuart Gordon ve Brian Yuzna ürünü. Filmin yapımcılığını yapan usta yönetmen Brian Yuzna ise serinin devamındaki iki filmi olan “Bride of Re-Animator”, “Beyond Re-Animator” adlı filmlerin yönetmenliğini yapmıştır. Başrollerinde, Stuart Gordon’ın daha sonra diğer bir kült yapımı olan “From Beyond”da beraber çalışacağı Jeffrey Combs ve Barbara Crampton’ın yanı sıra “Bride of Re- Animator”de de yer alan Bruce Abbott ve David Gale  bulunmaktadır.

New England’daki Fantastik Miskatonik Üniversitesi’nde tıp öğrencisi olan Dan (Bruce Abbott), öğrenci evi geçim derdine düşmüştür. Dan, ev arkadaşı olarak İsviçre’den yeni gelen, tıbbi araştırmalar yapan Herbert West’i (Jeffrey Combs) alır. Dan’in kız arkadaşı ve tıp fakültesi dekanının kızı Megan (Barbara Crampton), West’le tanıştığı andan itibaren onda ters giden bir şeyler olduğunu Dan’in kafasına vura vura anlatmaya çalışır. Kendini deneylerine fazlasıyla kaptırmış çılgın bilim insanımız West’in deneyleri, karakterlerimizin her birini zıvanadan çıkarır.

 80’lerin en önemli üçü bir arada (korku- komedi-gore) filmlerinden olan “Re- Animator’de West, fosforlu kalem suyu şişesiyle ölmüş kişileri yeniden canlandırmaktadır. Bu şişeden her türlü nasibini alan karakterlerimizin de yaşadıkları hayat, hayat olmaktan çıkar. Film ve hikaye, Mary Shelly’nin Frankenstein’ını alıp ağır bir çekiçle kafasına vurur. Hatta serinin devamındaki “Bride of Re-Animator”, “Frankenstein’ın Gelini” gibi yola devam eder. (daha&helliip;)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İyiKötüFilm Hakkında
İyiKötüFilm Röportajlar
İyiKötüFilm Bağlantılar
Extreme Haribo Giallo For Dummies Immoral Tales Kahramanlar Sinemada Korkucu Once upon in a time in Western Öteki Sinema Sinematik Ters Ninja

İyiKötüFilm Feeds


İyiKötüFilm
yeni