iyiköfüfilm

30
Tem
2012

The Bunny Game (2010)

İstismar Filmleri Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

Adam Rehmeir’ın yönetmen koltuğuna oturduğu 2010 yapımı “The Bunny Game” içinde kan barındırmayan bir istismar filmi. Gerçi hoş kan kullanılsa bile filmin tamamının siyah beyaz olmasının seyircide yarattığı etkiyi test etmek bakımından grindhouse denemelerinden “Kill Bill” örneklemesindeki gibi kanlı sahnelerde tamamen siyah beyaza geçmesi de başka bir deneysel durum. Ya da Haneke’nin bize film sahnelerindeki tam ölüm anını göstermeyip sesle etkilemeye çalışarak hayal gücümüze bırakmasıyla daha korkunç hale gelebileceğini destekleyici nitelikte de olabilirdi. Death Mountain Prodüksiyon ekranda belirdikten sonra direk verilen işkence sahnesinin ardından “blowjob” sahneli açılışın hemen sonrasında ekranda gördüğümüz tip bizim başroldeki karakterimiz aslında. Uzun tutulan çekimlerin ardından Rodleen Getsic’in canlandırdığı Bunny, hayatını sokaklarda, sırtına çantasını yükleyip göçebe hayatı yaşamaktadır. Fahişelik yaparak kazandığı para Bunny’ye uzun süre yetmez. Aldığı uyuşturucuyla uzun süre baygın halde kalan Bunny kendisine tecavüz eden adam tarafından üstüne bir de soyulur. Daha sonra dalgın bir şekilde sigarasını içerken arkadan yaklaşan tırın kornasıyla irkilip tıra yönelen Bunny başına geleceklerden habersizdir. Burada tır şoförü Hog rolünde devreye giren Jeff Renfro, sadist adam rolünde arz-ı endam etmekle beraber role cuk diye de oturmuş. Daha çok Anthony Hopkins ürkütücülüğünü bize fazlasıyla yansıtan Renfro, film boyunca aşama aşama ilerliyor. Şöyle ki; izlediği işkence tekniklerini her  sahnede biraz daha artıran Hog, filmde aslında Bunny’nin onun için ilk olmadığını, uzun süre baygın kalışını da izlerken bağladığı zincirlerden bir an bile ayrı tutmuyor.

Filmin şiddet derecesi çok yüksek olmakla beraber rahatsız edici boyutta. İstismar filmi olmasına karşın film yine bir derece katlanılabilir. Aslında burada cinsel kimlik üzerinden sömürü olayına da girilebilir ama gerek yok. 2011 PollyGrind Film Festivali’nden ödülle dönen film aynı zamanda Rodleen Getsic’e bireysel ödül kazandırıyor. (daha&helliip;)


29
Nis
2012

Pink Flamingos (1972)

B-Film İstismar Filmleri XXX kategorilerinde yayınlandı.

John Waters sinemanın,sanatın “politically correct” olma zorunluluğundan, sadece istenen, beklenen, sıradan şeyleri gösterme zorunluluğundan sıkılmış ve bunu tersine çevirmeye çalışan işler çıkarmış bir yönetmendir. “Onu bir cümlede anlatın” deseler sanırım bu şekilde anlatırdım. Diğer bir deyişle “transaggressive” sanatın mihenk taşı. Pink Flamingos da bunu en iyi şekilde başardığı filmlerinden biri.

John Waters yönetmenlik yanında filmin senaristliğini ve yapımcılığını da üstlenmiş. Başrollerde ise Edith Massey,Mink Stole gibi dönemin ünlü isimleri ve tabi ki de yönetmenin en sevdiği oyuncularından Divine yer alıyor. Gösterime girdikten sonra bazı sahneleriyle tartışmalara neden olsa da çoğu sinemasever tarafından iyi yorumlar almış ve sevilmiş.

Divine oyunculuğunun yanında yarattığı bu karakter ile döneminin sıradışı isimlerinden biriydi. Filmin senaryosu da aslında daha çok onun üzerine kurulu.  Divine’ın “filthiest person alive” olarak tanınmasını hatta bu ününün ülke çapında yayılmasını yediremeyen,kıskançlık içinde durumu izleyen Raymond ve Connie Marble çifti bu konuda Divine’ı geçebilmek adına sürekli değişik aktiviteler içine girmektedirler. Fakat Divine’ın namını geçebilmeleri kolay değildir çünkü o hiçbir özel efor sarfetmese de doğuştan “filthy” bir karakterdir. Şehir merkezine gittiğinde yol kenarını tuvalet olarak kullanmak, arkadaşlarıyla cannibalism partileri düzenlemek,evlere gizlice girip koltukları yalamak, her an her yerde yakınlık derecesini önemsemeden oral seks yapabilmek gibi hareketleriyle bunu kanıtlamaktadır. Filmin ekstrem diye adlandırabileceğimiz sahnelerinden sadece birkaçı bunlar. (daha&helliip;)


8
Şub
2012

Don’t Torture a Duckling (1972)

Giallo kategorilerinde yayınlandı.

Don’t Torture a Duckling, gore’un usta ismi Lucio Fulci’nin yönetmenliğini yaptığı, başrollerinde Florinda Bolkan, Barbara Bouchet, Tomas Milian gibi karakteristik yüzlerin yer aldığı 1972 yapımı bir film. Film aslında yönetmen açısından bir önem taşıyor, çünkü Fulci’nin ilk şiddet efekti içeren sahneleri bu filmle başlıyor ve devamı diğer filmleriyle geliyor.

Hikaye İtalya’nın güneyinde, insanların ritüelleriyle yaşadığı küçük bir kasabada geçiyor. Fakat kasaba çocuklarının başı derttedir. En tanınanlarından üçü seri şekilde öldürülür. Birçok şüpheli vardır; çocukların ‘Big Baby’ diye alay ettikleri röntgenci Giuseppe veya voodoo büyüsü ile haşır neşir Francesco, bir de ilk sahnede kanlı ellerle gördüğümüz kadın Maciara var. Maciara, ölü çocuk doğurmuş ve akli dengesini bu nedenle kaybetmiştir. Maciara ölen üç çocuğun kilden vodoo bebeklerini yapmıştır ve en fazla şüpheyi o çekmiştir. Aslında bir de arsız, kendini reşit olmayan bir çocuğa izleten, şehir kızı Patriza var işin içinde. Acaba hangisi katil? Hepsi sorgulanır fakat sanılanın aksine hiç biri suçlu değildir. Bu trajik ve şiddet dolu hikayenin asıl suçlusu en güvenilen adam mıdır yoksa? Bu sorunun cevabını Fulci sağ gösterip sol vurarak veriyor. Herkes aklı başı yerinde olmayan sosyal anlamda dışlanmış karakterlerden şüphelenir. Bu durum her daim güncel olan bir sorundur. Yönetmen bu durumu vurgulayarak aslında toplumsal bir mesaj da gönderiyor.

Don’t Torture a Duckling seri katil cinayetlerini barındıran bir film; fakat öldürülenler ne seksi kadınlar ne de katilin işine burnunu sokan adamlar. Bu kez çocuklar öldürülüyor ve başladığı andan itibaren bizi suçlu arama cümbüşüne ortak ediyor. Film boyunca, şüpheli birçok çılgın insan karşımıza çıkıyor. (daha&helliip;)


26
Ara
2011

Frogs (1972)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı.

“Burjuvazinin sonunu sürüngenler getirecek.”
T.K.

Genç ve yakışıklı freelance fotoğrafçı Pickett Smith, bir dergi için kirlilik ve ekoloji üzerine çekim yapmak üzere, aslında özel mülk olan bir adaya gider. Fotoğraf çekimi sırasında kullandığı kanoya, zengin ve züppe iki genç, son model deniz motorlarıyla çarpar. Sonra da kendilerini affettirmek için Smith’i malikânelerine davet ederler. Sırılsıklam olmuş Smith’in, onlarla gitmekten başka şansı yoktur.

Malikâne Crockett Ailesi’ne aittir. Her yıl temmuz ayında aileden dört kişinin doğum gününü kutlamak için bir araya gelen ailenin lideri büyükbaba Crockett’tir. Bir adaya sahip olabilecek kadar zengin olan büyükbaba, aynı zamanda son derece sevimsiz bir insandır ve oldukça inatçıdır. Ayrıca aile fertlerine davranışından bir o kadar otoriter olduğu da gözden kaçmamakta olup, artık yürüyemese de aileyi yürütme görevi hâlâ ona aittir. Aileyi son günlerde etraftaki kurbağalar ve başka sürüngenler giderek artan bir şiddette rahatsız etmektedir. Ne insan ne de hayvan sevmez büyükbaba mülkünün olduğu araziyi zehirletirken, başta kurbağalar olmak üzere bilumum sürüngen ve şürekâsı da harekete geçmiştir.

Amerika’nın Bağımsızlık Günü 4 Temmuzda doğan büyükbaba Crockett için o gün yapılan hazırlıklar tamamlanmıştır. Lâkin iş pasta kesmeye geldiğinde, doğum gününün tek konuğu, irili ufaklı onlarca kurbağadır.  Üstelik aile için çalışanlardan bir adam ile oğullardan biri ormanda, oğullardan diğeri ise çiçek serasında sırasıyla yılanlar, örümcekler ve komodor ejderleri tarafından öldürülürler. Tüm bu ölümleri ilk fark eden Pickett olmasına rağmen, ölümlerden haberi olmayan diğer aile fertlerinin de uyanmasının zamanı gelmiştir.  (daha&helliip;)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İyiKötüFilm Hakkında
İyiKötüFilm Röportajlar
İyiKötüFilm Bağlantılar
Extreme Haribo Giallo For Dummies Immoral Tales Kahramanlar Sinemada Korkucu Once upon in a time in Western Öteki Sinema Sinematik Ters Ninja

İyiKötüFilm Feeds


İyiKötüFilm
yeni