Tolga Demirtaş: Öncelikle bize bir araya gelme hikayenizden bahseder misiniz?
Bruno Forzani: “Amer” i yapmadan önce zamanımız olduğunda kısa filmler yapan bir kitap satıcısı (Helene) ve projeksiyoncuyduk (Bruno). Ve giallonun etrafında dönen 5 kısa film deneyimimiz oldu. Kişisel konularımızı giallo’nun dünyasını ve sinematografik dilini kullanarak geliştirmeye çalıştık. Bu kısa filmler hiç parasız yapıldı, kendi dairemizde, her zaman aynı ekiple (aynı zamanda Amer’de de olan 4 arkadaş). Amer ise kısa filmlerle başladığımız işin bir devamı niteliğinde.
Tolga Demirtaş: Giallo’ya ilginiz ne zaman başladı ve bu ilgiyi bir filme taşıma fikri nasıl ortaya çıktı?
Bruno Forzani: Her şey henüz 8 yaşımdayken başladı. Videocuda Tenebrae’nin posterini gördüm ve bu ölü mavi kadın tam olarak beni büyülemişti. Birkaç yıl sonra, bir slasher hayranıyken türden sıkıldım çünkü sonunda her zaman aynı şey oluyordu ve cinayet sahneleri (bir slasherın ana ilgi konusu) gittikçe temizlendi. Videocuda çalışan İtalyan bir gence bana yeni bir şeyler vermesini söyledim ve o da bana Tenebrae’yi verdi. Seviye çok yüksekti ve istismar bir sanat olmuştu!
Hélène Cattet: Bruno ile tanıştıktan sonra, benim giallo filmlerini keşfetmemi sağladı. Eğlence ve deneysel olanı harmanlayan eşsiz bir sinema türüydü benim için. Her ne kadar bu istismar filmlerinde de olsa, inanılmaz sahneler çekilmesine olanak tanıyan bir özgürlük ve cesaret ruhu vardı. İşte bizim sevdiğimiz bu ruh ve bu bize film yapma inancını verdi. (daha&helliip;)