Tolga Demirtaş: Merhaba Soska kardeşler. Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler.
Sylvia Soska: Teşekkürler, bu fırsat bizim için bir ayrıcalık.
Jen Soska: Bize zaman ayırdığın için teşekkürler!
Tolga Demirtaş: Film çekmeye nasıl başladınız?
Sylvia Soska: Kazara. 7 yaşımızdan beri oyunculuk yapıyorduk, asla çok başarılı olamadık. Büyüdükçe, ikizler için uygun olan roller şirinlikten ve pek esaslı olmayan rollerden açıkça cinselleştirilmiş ve yine pek de esaslı olmayan rollere kaymıştı. Film endüstrisinin içinde gurur duyabileceğimiz şekilde yer almak istedim, bu yüzden kapsamlı bir dövüş sanatları dersi almaya karar verdik ve bir film okulunda dış kaynaklı bir dublör programına katılarak bu işe de el atmaya çalıştık fakat her yönden berbat bir okuldu. Okul, sektörde bizi hayal kırıklığına uğratan final projemizin finansmanını kesti ve biz de “Dead Hooker in a Trunk”ı kendimiz yazmaya, yönetmeye, ayrıca oynamaya, dublörlüğünü yapmaya vb. karar verdik. Bu eve varış gibiydi, sektörde sonunda kendimize bir yer bulmuştuk.
Jen Soska: Küçük birer kız çocuğu iken yönetmen ya da senarist olmaya teşvik edilmiyorsunuz. Biz de aktris olmayı istiyorduk. İlk olarak lisede yönetmenlik yaptık. 12. Sınıftaydık ve yönetmenlik ve senaristlik dersi alıyorduk. Mezuniyette ikimizin de “en iyi yönetmen” ödülünü aldığını hatırlıyorum, ama “en iyi aktris” ödülünü alamadığımız için üzülmüştük, ha haaa. Bence bu olacakların bir işaretiydi. Birbiriyle beraber yürümeyen birçok ufak tefek uğraşımız ve yeteneğimiz vardı, sonunda yönetmenliği seçtik. Nihayet yapmamız gereken şeyi yapıyormuşuz gibi hissettirdi. Eve varış gibi hissettirdiği çok doğru. (daha&helliip;)