İtalyan sineması denince aklıma ilk gelen yönetmen Mario Bava’dır. Gerçekten eşsiz bir filmografiye sahip yönetmen filmleriyle kendinden sonraki kuşağı derinden etkilemiştir. Gothic korku filmleri ve Giallo filmleriyle akla gelen yönetmen Cani Arrabbiati ile suç ve şiddetin doruklarında geziniyor.
Cani Arrabbiati Mario Bava’nın yönetmenliğini yaptığı bir soygun filmi. Bir bankayı soyup kaçan üç soyguncu (Doc, Blade ve Thirty-two) içinde bir kadın, küçük bir çocuk ve bir adamın olduğu bir aracı rehin amaçlı kaçırırlar. Arabadaki çocuk hastadır ve hastaneye gitmesi gerekmektedir. Filmin neredeyse %90’ı klostrofobik bir şekilde arabanın içinde geçmekte. Tabii ki bunun üzerine çoğunuz, %90’ı arabanın içinde geçen bir filmin ne kadar izlenebilir olduğunu soracaksınız. İzleyince Mario Bava’nın bunu ne kadar iyi yaptığını ve filmin sizi hiç sıkmadığını göreceksiniz.
Cani Arrabbiati Bava’nın sinemasal estetik becerisini oldukça iyi sergilediği bir yapım. Türünün en iyisi olma özelliğini de taşıyor film. 70’li yıllar, suç filmlerinin İtalya’da en iyilerinin yapıldığı dönem. Umberto Lenzi’nin Almost Human’ı ve Rome Armed to the Teeth’i, Fernando Di Leo’nun Manhunt’ı ve Milano Calibre’si bu filmlere örnek gösterebileceğim kaliteli yapımlardan. Bava filmde banka soygunundan yola çıkarak suçun nedensizliğini ve artan şiddeti işliyor. Soyguncuların rehinelere özellikle kadına uyguladığı şiddet ve kendi içlerindeki çatışma, izleyiciyi ilk sahnedeki banka soygunu ile karşılaşacaklarını düşündükleri atmosferden bambaşka bir atmosfere götürüyor. Arabanın içinde yaşananlar modern dünyanın bir tasviri aslında iyi ve kötünün mücadelesi, paranın neden olduğu sorunlar ve kadınların maruz kaldığı şiddet etkileyici şekilde yansıtılmış. Filmin müzikleri ise Stelvio Cipriani’ye ait. Müziğinde etkisiyle büyük çoğunluğu araba içinde geçen bir filmde klostrofobik etki daha da pekişiyor. İtalyan istismar sinemasının simge yüzlerinden George Eastman’da Thirty-two karakteriyle filmde karşımıza çıkıyor. Kendisini Antropophagus, Absurd ve Erotic Night of the Living Dead filminden de hatırlıyoruz.
Cani Arrabbiati’den (Rapid Dogs) en çok etkilenen yönetmenlerin başında Reservuar Dogs filmiyle Quentin Tarantino gelmekte. Ayrıca film uzunca bir süre kayıp statüsündeydi. (Onarılamaz derecede hasarlı) Fakat aktrist ve Spera Cinematografica şirketinin başkanı Lea Lander’ın çabalarıyla film tekrar sinema dünyasına kazandırılıyor.
- Etiketler: Absurd Almost Human Cani Arrabbiati Don Backy Fernando Di Leo George Eastman Gothic Horror Gothic korku Grand Guignol Kidnapped Lea Lander Manhunt Mario Bava Maurice Poli Milano Calibre Quentin Tarantino Rabid Dogs Reservuar Dogs Riccardo Cucciolla Rome Armed to the Teeth Semaforo rosso Spera Cinematografica Stelvio Cipriani Umberto Lenzi Wild Dogs
Aslında filmografisinde çeşitli türlü filmler olmasına rağmen Bava’nın belki de en ayrıksı filmlerinden. Filmi oğlu Lamberto ile beraber çekmiş. Fakat film yapımı sırasında Bava vefat ettiği için oğlu tamamlamış. Her ne kadar Mario Bava’yı sevsem de, belki de oğlu nedeniyle, bir tür ikinci sınıf Last House On The Left hıssiyetı beklesem de seyrettiğimde gerçekten şaşırdım ve de utandım. Zamanında gösterime girmemiş ama bir festivalde gösterildiğinde olumlu eleştiriler almış filmin sinemalarda oynaması ancak doksanlarda mümkün olmuş.
Aydınlık bir havada geçmesine rağmen boğucu, moral bozucu ve şaşırtıcı bir film.
izlenmesi gereken bir film
Yorumunuz: