iyiköfüfilm

8
Mar
2011

Bitter Feast (2010)

Korku Filmleri kategorilerinde yayınlandı. 1 Yorum Var

İnternetin yayılmasıyla beraber “geek kültürü”nden ayrılıp “popüler kültür”e geçiş yapan blog olayı artık üzerine film kurulacak kadar popüler bir olay. Çok değil, bundan on sene kadar önce blog en azından yurdumuzda böylesine bilinen ve uçsuz bucaksız bir ortam halini almamıştı. Bana gelince; şu yazıya bile bloglarla ilgili bir giriş yapmayı beceremedim, bu yüzden blog olayına fazla girmiş değilim.

Bitter Feast, hayatını blog yazarak kazanan birisiyle blog yazılarıyla hayatı kayan birisini merkezine alan bir film. Son zamanlarda oldukça fazla örneğini gördüğümüz işkence pornosu filmlerinden biri olmaya çabalarken eldeki malzemenin uzun metrajlı bir filme yetersiz kalması sonucu iki arada bir derede kalmış bir filmle karşı karşıyayız.

Filmin senaristi ve yönetmeni Joe Maggio, Bitter Feast’ten önce yine senaryosu kendine ait olan 3 film daha çekmiş. İzlemediğim ama araştırmalarım sonucu (araştırmalarım dediğim de açıp IMDB’den baktım) başarılı olduğunu öğrendiğim drama ağırlıklı filmlerden sonra ilk kez kara komedi ve gerilim karışımı bir şey denemiş ama sonuçta hepimiz insanız, hepimiz hata yaparız. Bu yüzden Bitter Feast, türe yeni geçiş yapmak isteyen izleyiciler için izlenebilirliği olan bir film olmasına rağmen ortalama korku seyircisine pek fazla bir şey vaad etmiyor, çünkü filmde ana konuyu hariç tutmak üzere gördüğümüz şeylerin hiçbiri daha önce görmediğimiz, denenmemiş veya tahmin edemeyeceğimiz şeyler değil. Bu arada Maggio’nun asıl mesleği belgesellerde sesçilikmiş. Oyunculardan JT Franks’i canlandıran Joshua Leonard’ı The Blair Witch Project’ten hatırlayabilirsiniz. Aşçı Peter Grey’i canlandıran James LeGros ise televizyon için yapılmış filmlerde ve dizilerde rol almış bir oyuncu. Karakterlerin son derece iki boyutlu olmasına rağmen oyunculukları yeterli bulduğumu söyleyebilirim. Daha fazla uzatmadan filmin konusuna geçiyorum.

Filmin olayı şu; JT Franks çoğu blogcunun yaptığı gibi kendisini yazdığı konuda bir pir, bir usta, bir deha olarak yutturmuş bir karakter. Gurme olarak adını duyuran JT, sivri üslubu ve eşsiz hakaret dağarcığıyla neredeyse bütün aşçıların çekindiği bir isimdir. Zira blogu ünlü bir blogdur ve kendisinden neredeyse geçer not alan şef yoktur. JT’nin son kurbanı ise Peter Grey adında disiplinli ve agresif bir insan evladıdır ki kendisi de filmimizin diğer baş karakteri oluyor. Peter hem bir restoranda şeftir, hem de televizyonda cıvık bir hatunla beraber bir yemek programı sunmaktadır. JT’nin son yazısında eleştiri oklarını acımasızca yolladığı Peter hem restorandaki işinden olur, hem de televizyon programının iptal edilmek üzere olduğunu öğrenir. Bunun üzerine her aklı başında insanın yapacağı gibi kendi yıkımına sebep olan JT’yi kaçırarak ıssız bir yerdeki evine hapseder. Filmin bundan sonrası dozajı gittikçe fakat yavaş yavaş arttırılan şiddetle yoğurulmuş kendini tekrar etmelerden ibaret. Ana olay şu ki sık sık tekrarını göreceğiniz için söylemekte sakınca görmüyorum, yine de filmi izleyecekseniz ve film hakkında hiçbir şey bilmek istemiyorsanız bir sonraki paragrafa kadar okumamanızda yarar var.  Peter, JT’ye blogunda yazdığı yazıların çıktısıyla ve yemek malzemeleriyle geliyor. Mesela bir yazısında JT orta pişmiş bifteği bir maymunun bile yapabileceğini, ama çoğu şefin yapamadığından bahsetmiş ve Peter JT’ye mangalda biftek yapması için gereken malzmeleri tedarik ediyor. Ve “doğru şekilde pişirebilirsen yersin” diyor. Beceremezsen yemek de yok. Buradan yola çıkarak filmin Testere türevi filmler ve Yemekteyiz yarışmasının bir nevi karışımı olduğunu söyleyebiliriz. Belki de film, blog yazarlarının aslında bir şey bilmediklerini söylemek istiyordur, bilemedim. Çünkü aslında JT’nin istediği şeyleri, yumurta kırmak gibi basit bir eylemi bile zorlukla yaptığını görüyoruz. Gerçi bunda boynundaki zincirin ve ellerinin bağlı olmasının etkisi de olabilir.

Düşününce aklına böyle bir fikir gelip de bunu hayata geçiren Joe Maggio’nun kaza eseri bu yazıyı okuması ve bana da filmdeki gibi şeyler yapması riskinden dolayı filme övgüler yağdırmam gerekirdi fakat ne yazık ki Bitter Feast aynı teraneyi tutturduğu için çok ilginç ve başarılı bir örnek olabilecekken izleyiciye vaad ettiğini veremiyor. Kendimi filmin çoğu yerinde ekrandaki adamlar için neden endişe etmem veya üzülmem gerektiğini düşünürken buldum. Ancak iyi derecede empati kurabilen bir insansanız filmde bir iki sahnede gerilmeniz veya heyecanlanmanız olası.

Yazan: Mert Kutay (mert@iyikotufilm.com)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Facebookta paylaş Twitterda paylaş Mail ile gönder



  • Hakan
    9 Mar 2011 12:26

    Yaşasın, benim film yayınlanmış. Teşekkür ederim.

  • Yorumunuz:


    İyiKötüFilm Hakkında
    İyiKötüFilm Röportajlar
    İyiKötüFilm Bağlantılar
    Extreme Haribo Giallo For Dummies Immoral Tales Kahramanlar Sinemada Korkucu Once upon in a time in Western Öteki Sinema Sinematik Ters Ninja

    İyiKötüFilm Feeds


    İyiKötüFilm
    yeni