Bilim Kurgu – Seks Sinemasının Kısa Tarihi: Nüdist filmlerin New York sinemalarında yasal olarak gösterilme izni almasıyla beraber bu tür filmlerin sayısında yüksek bir artış oldu. Bu filmlerin çoğu şu formülü uyguluyordu: Nüdist olmayan biri bir çıplaklar kampına gider. Başlarda bir kültür şoku yaşar ama nüdistlerle konuşup onların aslında mutlu ve sağlıklı bir hayat tarzı seçmiş olduklarını anlayınca ve bu şekilde güneşlenip spor yaptıklarını görünce fikri olumlu yönde değişir.
Bu tür filmler kısa bir süre için popüler oldu ama bir süre sonra bunlar da izleyicilere sıradan gelmeye başladı. Yakın bir süre sonra efsane mertebesine geçecek olan istismar sineması yönetmeni Doris Wishman bu durumu görünce kendi nüdist filmini yapmaya karar verdi. Hideout in the Sun (1960) filminde hırsızlık yapan iki kardeş kaçarlarken çıplaklar kampında çalışan bir kadına rastlar ve kendilerini bu kampa götürmesini sağlarlar. Burada saklanırlarken kardeşlerden biri bu kadına ve onun mutlu hayat tarzına aşık olur.
Wishman 1960 ve 1965 arasında bu tarzda 8 film daha yaptı ama bunlar içinde en ünlüsü 1961 yapımı Nude on the Moon. Bu filmde yönetmen nüdist unsurlara bilimkurgu etkisini eklemişti. Bir grup bilim adamı aya gidiyorlardı ve burada nüdizmi benimsemiş insan benzeri uzaylılarla karşılaşıyorlardı.
Daha sonraları, nudie cutie adı verilen başka bir alt kategori ortaya çıktı. Bunlar da aynı tür filmlerin mizah unsuru eklenmiş olanları şeklinde tanımlanabilir. Russ Meyer’in 1959 tarihli The Immoral Mr.Teas filmi başlıca örneklerdendir. Bilimkurgu unsurları eklenmiş bu türde bir film örneği olarak ise 50.000 B.C. (Before Clothing) (1963) düşünülebilir. Eşi tarafından evden atılan bir adam bir takside uyumaya karar verir ama aslında bu bir zaman makinesidir. Böylece zamanda bir yolculuğa çıkar ve çıplak mağara insanlarının yaşadığı bir döneme gider.
1964 tarihli Kiss Me Quick, 1954 tarihli Devil Girl from Mars filminin farklı bir yorumudur diyebiliriz. Burada ise Sterilox adlı bir uzaylının Buttless adlı bir galaksiden (burada tüm uzaylılar erkeklerden oluşuyor ve aseksüel şekilde ürüyorlar) dünyaya gelerek kendi gezegenlerine götürmek üzere bir kadın araması hikayesi anlatılıyor. Bu filmler sexploitation türünün önemli örnekleri olarak günümüzde de hatırlanıyor.
1960lı yılların gelmesiyle ABD’de de sinema üzerinde uygulanan kısıtlamalar azaldı ve böylece daha sıradışı denemelere sahip filmler ortaya çıkmaya başladı. Electronic Lover, Bad Girls Go To Hell ve The Girl from S.I.N. bunlara örnek olarak sayılabilir. 1968 yılının Space Thing adlı filmi başarılı görüntü yönetmenliğiyle dikkat çekiyor. Hikayenin baş kahramanını ise eşinin yanında uyuyakalıp seksi uzaylı kadınlar ve uzay gemileri gören bir adam.
1968 yılında başlıca Hollywood stüdyoları da bu türle ilgilenmeye başladı ve böylece ünlü Barbarella filmi ortaya çıktı. Barbarella bir çizgiroman uyarlamasıydı ve başrolde Jane Fonda bulunmaktaydı. 1960lardaki bütün scifi sex filmlerinin toplamından da daha yüksek bir bütçeye sahipti. Yönetmenin Roger Vadim olması ise bir başka önemli özelliğiydi. Vadim, And God Created Woman filmiyle izleyicilerden büyük ilgi görmüştü. Bu film ise gişede aynı başarıyı yakalayamadı ama saykedelik görselleri ve takdire değer prodüksiyonuyla iyi eleştiriler aldı.
İngiltere’de ise 1969 yapımı Zeta One adlı film ön plana çıktı. Burada da benzer bir hikaye vardı. Uzaydan gelen bir grup kadının dünyadan kadınları toplayarak kendi gezegenlerine götürmeleri anlatılıyordu. 1975 yılından bir film olan Girl from Starship Venus ise dünyaya gelerek cinsel yönden kendini geliştirmeye çalışan bir uzaylı ile ilgiliydi.
1977 yılı ise kuşkusuz tüm zamanların en ünlü uzay filmi olan Star Wars’un çıktığı yıldı. Aynı yıl bu filmin bir Star Babe adlı bir hardcore sci-fi versiyonu yapıldı. Tabi ki bu filmde Darth Vader ve Stormtrooper maskeleri görülebiliyor. Sex World adlı film ise değişik fantezilerin görülebildiği bir gezegeni anlatan konusu ile dikkat çekiyor.
1980li yıllara gelindiğinde parodi türü filmler ağırlık kazanmaya başladı. King Dong, Sex Wars, The Xterminator gibi ünlü filmlerin parodileri ortaya çıktı. Bunun yanında bu yılların en önemli özelliği tabi ki VCR türü kayıtların ve video marketlerin patlama yapmasıydı. Bu durumun bütçe açısından olumlu etki yaparak filmlerin çekilmesini kolaylaştırdığı gözlemlendi. Conan the Barbarian, Sorceress, The Phantom Empire gibi filmler bu dönemde izleyicilerle buluştu.
Başlarda daha az bir kitle tarafından takip edilen bu tür ilerleyen yıllarda popülerleşti ve ana akım sinemaya yaklaşmaya başladı. Buna rağmen kendine has bir sinema dili ve enteresan senaryolara sahip bir sinema alt kategorisi olarak sinema tarihinde farklı bir yerde konumlanmaya devam etti.
İpek Çakır

Yorumunuz: