Son yıllarda özellikle Quentin Tarantino sayesinde grindhouse filmleri sinemaseverler arasında tekrar popülarite kazanmaya başladı. Gayrıresmi şekilde Tarantino, kendisini Amerikan istismar sinemasının kaybettiklerini kazandırmak adına bir sorumlu olarak seçti, Switchblade Sisters gibi filmleri hatırlatmayı üstlenmek yanında tabi ki aynı zamanda sinema izleyicilerini unutulmuş ve sıradışı filmleri araştırmaya yönelten referansların bulunduğu filmler yönetti. (Şunu da unutmamak gerekir ki Tarantino daha büyük izleyici kitlesi tarafından bilinen filmler konusunda da bir otoritedir.)
Daha sonra Grindhouse (2007) ortaya çıktı, Rodriguez ve Tarantino tarafından ortaklaşa yapılan büyük ilgi gören ve zevkle izlenen iki filmden oluşan bir proje. Gişe hasılatından daha önemli olan şey ise kült filmlere ilgi duyan sinemaseverlerin aklına grindhouse terimini tekrar yerleştirmesiydi. O günden sonra grindhouse, the real McCoys tarafından yapılan çift filmlerin pazarlama terimi olarak da kullanıldı. Aynı zamanda Hell Ride, Machete gibi taklitler ve Hobo with a Shotgun gibi yeni filmler de ortaya çıktı.
İstismar sineması geleneksel, iffet taslayan ve de kitleleri sıradanlığa alıştıran filmlere karşı bir tepkiydi. Özünde yatan içgüdü aslında benzer yönlere sahip mesela para kazanmak. Bunun yanında Jack Hill, Herschell Gordon Lewis ve Roger Corman gibi yönetmenlerin çalışmaları takdir edilesi çünkü amaçları ödüllerin peşinden koşmak ya da sosyal bilinçli taklidi yapmak değil. Düşük bütçeli korku filmleri, çete filmleri, erotik filmler ya da blaxploitation filmleri yapan yönetmenler bütçenin azlığından dolayı hızlı çalışmak ve idareli davranmak zorundalar. Bu durum da spontane ve bağımsız içeriğin ortaya çıkmasını sağlıyor. Bilinçli olarak yapıyorlar çünkü tartışma yaratan içeriğe ilgi duyuyorlar. Bilinçsiz olarak da bu durum ortaya çıkıyor çünkü sahip oldukları az bütçe stüdyo çalışmasının kısıtlı olmasına neden oluyor. Bunlar isteseler de istemeseler de bir akımın belgeleri oldu.
Bu filmleri izlemenin yarattığı adrenalin (Grindhouse filminde de yansıtıldığı ve de benzerlerinin yaratıldığı gibi) tecrübeye daha da değer katıyor, günümüzde bu daha farklı şekilde edinilse de. Filmleri artık laptoplardan izlemek ve sonrasında online olarak muhabbetinin yapılması mümkün. Önceleri grindhouse sinemaları gizli saklı yerlerde olurdu, evsizlerin önünde yattığı sinema salonunda ise bira içenler, arka koltuklarda takılan çiftler sıkça görülebilirdi. Bunlar eşliğinde farklı düzeylerde “açık içerik” sahibi filmler izlenirdi.
American Grindhouse, bir sinemada oturup önündeki birkaç saat içinde karşısına gelen itibarsız filmleri ardarda izleyen bir istismar filmi bağımlısının hissiyatını iyi bir şekilde anlatıyor. Film biraz geleneksel biçimde hazırlanmış, hatta zaman zaman kablolu televizyonda karşımıza çıkan “en iyi korku filmleri” türünde belgesellere benzerlikler içeriyor. Yönetmen Elijah Drenner ve yazar/yapımcı Calum Waddell filmi Amerikan istismar sineması tarihinde izleyicileri bir tura çıkarmak şeklinde tasarlamış. Bu yolculuk Thomas Edison‘ın 1800lü yılların sonunda film yapımının özünü icat etmesiyle başlıyor ve de yakın geçmişin istismar filmleriyle son buluyor, örneğin Grindhouse ile. Filmde her tür düşük bütçeli filme değiniliyor, 1920-30ların Pre-Code filmleri, 1940ların doğum belgeselleri, 1950lerin çete filmleri ve canavarlı gençlik filmleri, nüdist filmler, daha vahşi kölelik filmleri, Nazi fetiş filmleri, blaxploitation vb. Bu arada bizzat çeşitli yapımcıların ve yönetmenlerin de görüşleri alınmış örneğin, Hill, Lewis, Joe Dante, John Landis, Allison Anders, Fred Williamson, Don Edmonds, ve Larry Cohen. Belgeselin anlatıcısı olarak da Robert Forster yer alıyor.
Belgesel gerçekten inanılarak yapılmış ve de hazırlayanların bu tür filmlere olan sevgisini hissedebiliyorsunuz, sadece bu nedenle bile izlemeye değer. Ama bir yandan da 80 dakikalık bir film için çok fazla içerik söz konusu. Türün geçirdiği değişimleri bilmeyenler için iyi bir başlangıç ama muhtemelen neşeli havayı ya da düzgün anlatımı bozmamak adına türün ilgi uyandıran tematik özelliklerinden bazıları görmezden gelinmiş. Landis görüşünü belirtirken Amerikan toplumunun bir kısmının şimdi olduğu gibi son 25 yıl içinde de bazı konulara karşı tutucu olduğunu ve bazı konuları tabu olarak gördüğünü söylüyor. Bunun tersini düşünenlerin de bu tür filmlere ilgi gösterdiğini belirtiyor. Landis iyi bir noktayı yakalamış ama bu belgesel bu konuya yeterince değinmiyor.
American Grindhouse belgeseli aynı zamanda son dönemdeki istismar filmlerinin anlattıklarını ve temsil ettiklerini açıklamak konusunda eksik kalmış. Türe zarar veren yaklaşımlar son zamanlarda yine görülmeye başlandı özellikle de genç kitlelere hitap etmek isteğinden dolayı denebilir. Gerçeklikten ilham alan unsurların daha az görülmesinin ve filmlerde yaratılması gereken tehlikeli ve kızgın atmosferin izleyicilere gerektiği gibi yansıtılamaması bu yeni filmlerin eksik yönleri diyebiliriz. Tarantino’nun filmleri ilginç ve kişisel ama yeni grindhouse filmlerinin bir çoğu maalesef yırtık pantolon modası gibi, bir başka deyişle görünüşte bu türü yansıtıyor ama maalesef bunu eski filmlerde olduğu gibi içtenlikle yapamıyorlar.
Belgesel daha çok işin nostaljik yönüyle ilgilenmiş. Tabi ki bununla ilgili şikayetçi olmamız gereken bir şey yok aksine iyi de yapmışlar. Bunun yanında sinemanın geleceği ve grindhouse türünün nasıl ilerleyeceği hakkında da düşünmemizi sağlıyor özellikle filmlerin yayılmasının bu kadar kolaylaştığı bir zamanda. İyi ve ilginç filmler arayanlar için mutlaka her zaman birşeyler yapılacaktır, bununla ilgili bir sıkıntı yok. Ama yeni dağıtım kültürü oluştuğu da bir gerçek. Şu biraz ironik ki bu durum sinemanın en önemli unsurlarından birine zarar veriyor olabilir : topluluklar halinde izlemek. Halen izleyebileceğimiz en ilginç filmlerin bir zamanlar video dükkanlarında satılan filmler ya da sadece sinema salonlarında izlediğimiz filmler olması bir tesadüf değil. Grindhouse türünün piyasaya dönüşünün de en önemli nedenlerinden biri o dönemin sinemasını ve topluca izlemenin keyfini halen hatırlamak istememiz aslında.
Sonuç olarak American Grindhouse belgeseli bu değindiğim noktaları daha açık bir şekilde inceleseydi daha başarılı olabilirdi ama yine de tür hakkında fikir sahibi olabileceğiniz ve birçok bilgi edinebileceğiniz bir yapım.
İpek Çakır

- Etiketler: 1890s 1900s 1910s 1920s 1930s 1940s 1950s 1960s 1970s 1980s 1990s 2000s Adult Filmmaking Allison Anders American Grindhouse Bob Minor burlesque Calum Waddell Censorship Chitlin' Circuit Counter Culture David Hess Death Director Documentary Don Edmonds Drive In Theatre Eddie Muller Elijah Drenner Entertainment Industry Eric Schaefer Erotica Filmmaking Exploitation Film Film Actor Film Actress Film Censorship Film Director Film History Film Industry Film Producer Filmmaker Filmmaking Fred Olen Ray Fred Williamson Grand Guignol Grindhouse Herschell Gordon Lewis Horror Filmmaking Independent Filmmaking Jack Hill James Gordon White Jeremy Kasten Joe Dante John Landis Jonathan Kaplan Judith Brown Kim Morgan Larry Cohen Lewis Teague Money Movie Actress Movie Producer porn industry Pre Code Film Producer Production Code Psychotronic Robert Forster Sex Sexuality Ted V. Mikels Violence William Lustig
Yorumunuz: